ZAMAN - El-Cezire Türkiye Temsilcisi: İktidarda bir yıl bile ancak dayanabilirler. Çünkü siyasetten anlayan, tecrübesi olan kadroları yok
ZAMAN-El Cezire’nin Türkiye Temsilcisi Yusuf El-Şerif, Filistinli bir ailenin çocuğu. Kumral, mavi gözlü. Endülüs’ten çıkıp Fas üzerinden El-Halil’e gelen İspanyol Araplarının soyunu taşıyor.
94’te vefat eden babası, Arafat’ın dava arkadaşlarından biriydi. Ailenin Suriye’deki sürgün yıllarında doğdu. Dubai’de büyüdü. Ürdün vatandaşı oldu. Türkiye’ye tıp öğrenimi için geldi, gazeteci oldu. Filistin’i yıllar sonra Türkiye’de görev yapan bir gazeteci olarak Abdullah Gül’ün bölgeye yaptığı ziyaret sayesinde gördü. Türkçeyi mükemmel konuşuyor.
İki kez Türkiye’ye diplomatik tercümanlık yaptı. İlkinde Kürşad Tüzmen’in Arap meslektaşıyla yaptığı görüşmede, ikincisinde Hamas lideri Halid Meşal’in açıklamalarını çevirecek resmî tercüman bulunamadığında mecburen... Bir Türk kızıyla evlendi ve Türk vatandaşı oldu. Kendisiyle Hamas’ın Türkiye ziyaretinin dışında ilginç hayat öyküsünü, yaşadığı büyük dönüşümü, Türkiye izlenimlerini ve El Cezire’yi de konuştuk; ama yer darlığı nedeniyle Hamas kısmını verebiliyorum. Şu kadarını söyleyeyim, Türkiye’de kablolu yayına girme isteği 2000 yılından beri devam eden El Cezire’nin bazı yayınları Türkçe altyazı ile bu yıl içinde Digitürk’ten izlenebilecek.
Türkiye’ye geldiğiniz 1991’de El Fetih’e mi yakındınız, Hamas’a mı?
En başta Hamas’a yakın durdum. Çünkü Dubai’den gelmiştim. Dubai o dönemde çok İslamcı bir ülkeydi. Fakat Hamas’ın temsilcileriyle, buradaki Filistinli öğrencilerle tanışıp gazeteciliğe başlayınca El Fetih’e yakın oldum. Siyasî kişiliğimi solda buldum. Türkiye’deki laiklik tecrübesinden çok etkilendim. Hakikaten din ile siyaset yürümüyor. Çünkü din siyasete girince kirleniyor. Ama Türkiye daha iyi bir laik sistem üretebilirdi. Şu an laiklik adına yapılan bazı uygulamalar, başörtüsü yasakları falan çok anlamsız. Fransa’dan tıpatıp kopyalayıp işte Fransa’da kamusal alan diye bir şey varmış demek zorunda değildi. Türkiye, kültürel olarak sahip olduğu çeşitliliği laiklik anlayışına da yansıtmalıydı. Laiklikle dinsizlik karıştırılıyor. Bu çok tehlikeli. Kendi laik sistemimizi mutlaka yaratmamız lazım. Hem siyasetten ayıracağız dini, hem siyasete karışmayan insanlarımıza zulüm etmeyeceğiz.
Türkiye bu modeli başarırsa Araplar da bunu başarabilir. Birçok Arap vatandaşı diyor ki: ‘Türkiye mükemmel. Başörtüsü yasağını kaldırsa bizim liderimiz olacak.’
Hamas’ın Türkiye ziyaretinin gerçek mimarı kim?
Kendisinin ve heyetin bana anlattığına göre bu ziyaret teklifi, ne AK Parti’den ne de Hamas’tan geldi. Ziyareti ortak, eski bir dost ayarlamış. İsmini söylemediler. Refah dönemindeyken, uluslararası İslam cemaatleri arasında diyaloglar oluyordu ya, o dönemden tanıştıkları eski bir cemaat arkadaşı bu kişi. Dışişleri bu ziyarete karşı çıktığı için Hamas’la resmî olmayan kanallar üzerinden konuşuluyordu. Bu yüzden bu Arap dost yardım etti. Başbakanlıktaki dostlarına “bunlar önce Tahran’a gidecekler” deyince Başbakanlık karar alıyor, “hemen bize gelsinler” diye. 48 saat içerisinde oluyor her şey.
O dost dediğiniz kişi kimse, resmen müşteri kızıştırmış. Nitekim Türkiye’den sonra İran’a gittiler. ‘AK Parti cenahından Hamas’a bir fırsat verilirse şiddeti bırakır’ deniyor; ama Hamas ne İsrail’i tanımaya yanaşıyor ne de bir esneme belirtisi gösteriyor.
Doğrusu da bu. İsrail herhangi bir adım atmadan Hamas yumuşama sinyalleri vermemeli. Çünkü on yıldır barış süreci yaşanıyor. Filistinliler İsrail’i tanıdılar. Birçok taviz verdiler. İsrail hâlâ Filistin devletini tanımış değil. Yol haritasının bile üzerine sekiz çekince koymuş. Düşünün, Hamas bugün İsrail’i tanısa, yol haritasını kabul ederse, şiddeti bırakırsa, Fetih’ten ne farkı olacak?
Siz şimdi ‘Hamas teröre devam etsin’ mi diyorsunuz?
Direniş, işgal altında olan insanlara hem BM’nin, hem bütün dinlerin verdiği bir haktır. Direniş terör değildir. Hamas ara sıra sivilleri öldürüyor, ara sıra teröre başvuruyor olabilir. Fakat unutmayalım İsrail’in öldürdüğü Filistinlilerin yüzde 90’ı sivildir. Hiç kimse İsrail’in teröründen bahsetmiyor. Burada bir çifte standart söz konusu.
Şiddet ne işe yaradı ki şimdiye kadar, bundan sonra ne işe yarayacak?
Şiddetin elbette bir yararı vardır. BM’nin kararları var, İsrail’in 67 öncesi sınırlarına çekilmesi için. İsraillilerle oturup konuştuğumuzda ne diyorlar biliyor musunuz? “Biz bu toprakları kan dökerek aldık. Güçlüyüz. Niye toprak tavizi verelim?” Güce dayalı bir barış istiyorlar, hakkaniyete değil. Kendilerini tek güç hissederlerse hiçbir şey vermeyecekler Filistin’e. Bu yüzden güce karşı bir güç olması lazım.
İsrail’le görüşmeyeceklerse nasıl hükümet edecekler peki?
On yıldır Filistinliler ile İsrailliler görüşüyorlar. Ne oldu? Filistin halkı bir şey aldı mı? İsrail’le görüşme Hamas’ın umurunda değil. Hamas bir belediye gibi çalışmak istiyor. El Fetih’ten kalan bu fesat ve yolsuzluk işlerini düzenlemek istiyor.
Ama şiddet ortamında yolsuzluk nasıl önlenir?
Önlenebilir. Hamas diyor ki; ateşkese hazırım. İsrail bize saldırmasın. Biz de onları vurmayalım. Böylece kendimize bir çekidüzen verelim. İsrail zaten iki yıldır diyor ki; Filistin tarafını tanımıyorum. Ben kendi planlarımı uygulayacağım. Ve o plana göre Filistin devleti olmayacak. Batı Şeria’nın üçte birlik toprağı Ürdün’le, Gazze ise Mısır ile konfederasyon kuracak. Bu kadar. İsrail’in istediği çözüm bu. Bu yüzden şiddeti bırakmıyorlar.
Türkiye onlara “şiddeti bırak, İsrail ile temas kur” dediğinde “eyvallah” diyorlar; ama tavsiyeleri dikkate almıyorlar. Bir oyun mu oynanıyor?
Hayır, Abdullah Bey bunları söylemiş. Hamas da “Dediklerinizi yaparız; fakat barış tek taraflı olmaz. Filistin halkı barış istediğini on yıldır bağıra bağıra taviz vererek söyledi. İsrail’in bir kere barışa hazır olduğunu görelim, bir adım atsınlar. Ondan sonra siz benden ne isterseniz ben yüzünüzü kara çıkarmayacağım. Ama siz de lütfen İsrail’den ilk adımı atmasını isteyin” demiş. Mantıksal olarak düşünün. Silah bıraktı, İsrail’i tanıdı, yol haritasını tanıdı El Fetih. İsrail’den ne aldı ki, Hamas alabilsin?
İsrail de yumuşamayacağına göre ne olacak şimdi?
Hamas’ın seçim kazanacağını herkes tahmin ediyordu. Amerika, Hamas’ın iktidara gelmesini istemiştir. Bu Ortadoğu projesinin içinde şu radikal İslamcı partileri iktidara getirip onlara taviz verme huyunu kazandırayım. Şiddeti, radikalleşmeyi bırakıp AK Parti gibi normal bir yolu izlesinler demiş olabilir. Eğer Amerika’nın istediği buysa Türkiye burada rol oynayacaktır. Çünkü bu yol haritasını Türkiye çizecek Hamas’a. Eğer tersine, Amerika’nın Hamas’ı iktidara getirmesi, iki üç yıl daha kan dökülsün, cezasını çeksin Filistin halkı ve erken seçime gidip ‘Hamas’a lanet olsun’ dedirtmek içinse yine Türkiye doğru bir şey yapmıştır. Türkiye diyecek ki o zaman ‘biz size söyledik, Hamas’a radikalleşmeyi bıraktıracaktık, siz bırakmadınız’. Türkiye şimdi prestij kazanmıştır. Hiçbir Arap ülkesi Filistin davasına Türkiye kadar sahip çıkamadı. Ama Hamas hemen yumuşamayacak. Hamas, Türkiye’ye şunu diyor: Zayıf taraf ben olduğum için benim üstüme yükleniyorsunuz. Eğer arabuluculuk rolü oynamak istiyorsanız iki tarafı da etkileyebilme gücünüzü gösterin. İsrail’i de etkileyin.
Siz olsanız Filistin seçimlerinde hangisine oy verirdiniz?
İkisine de vermezdim. Fetih’in bu kadar kötü çizgisinden sonra mutlaka bağımsız bir adaya oy verirdim ben. Kesinlikle Hamas’a oy vermem. Din eksenli bir siyasî parti kabul etmiyorum.
Şiddeti kullanmasını mazur görüyorsunuz ama...
İşgal kalkarsa niye şiddet kullansın ki? Filistin devleti kurulur kurulmaz Filistin ordusu olacak. Hamas olmayacak kesinlikle. Ben üç yıldır takip ediyorum. Hamas’ın saldırıları İsrail’in saldırılarına cevaben geliyor. Yani durup dururken “hadi gidip bir İsrailli öldürelim” demiyorlar. Ve ateşkese hazır olduklarını söylüyorlar. Orada silah kullanılışının tek sebebi İsrail. Amerika, İsrail’e baskı yapmıyor. Hiçbir ülke İsrail’e baskı yapamaz. Yalnız şunu da unutmayalım; Filistin’in bütün partileri silahlı. Fetih’in de alt grupları silahlı. Aksa Tugayları, Fetih’e bağlı. Bunlar da intihar saldırıları yapıyorlar. Cihad-el İslami dediğimiz grup zaten silahlı. Hamas bunların arasında en disiplinli örgüt. Geçen yıl içerisinde Fetih’in alt gruplarında çok yaramazlık, çok isyan gördük. Bu adamlar iktidar partisinin adamları olmasına rağmen karakolu bastı, meclisi bastı. Yani denetlenemiyorlar ve şımardılar. Fakat Hamas’ta öyle bir şey yok. Hamas liderleri ateşkes ilan ettiği anda Hamas’ta kimse bir şey yapmaz. Hamas, siyasî kanadına hâkim olan bir parti. Bu çok önemli.
Kısa vadede ne bekliyorsunuz?
İsrail’deki seçimlere kadar zor bir dönem bekliyorum. Çünkü İsrail’de partiler seçim propagandası yapacak. Kim kazanırsa kazansın seçimden sonra bir yumuşama bekliyorum. Bu arada El Fetih, Hamas’ı kurtarabilir. Oturup durumu değerlendirmişler. İkiye bölünmüşler. Birileri demişler ki, Hamas’a el uzatalım, koalisyon yapalım. Bizim tarafımız İsrail ve Amerika ile görüşür. Böylece Hamas da iç meselelerle uğraşır. Diğer taraf diyor ki biz muhalefet partisiyiz, Hamas’a niye yardım edelim? Sıkıntıyı onlar çeksinler. Biz azınlıktayız. Çoğunluk olarak kararları onlar alacak, biz aktör olacağız. Olmaz. Koalisyon için bazı şartlar öne sürmüşler. Eğer Hamas El Fetih ile bu koalisyon hükümetini kurmayı becerirse gitgide daha yumuşayacaktır.
Hamas hükümeti tek başına kurarsa?..
İktidarda bir yıl bile ancak dayanabilirler. Çünkü siyasetten anlayan, tecrübesi olan kadroları yok. Belki hepsi Kur’an-ı Kerim’i hıfzetmiştir, belki hepsi fıkıhtan anlıyor. Belediyecilikten birazcık anlıyorlar; ama siyaset, ekonomi bunlara uzak olan alanlar olduğu için ben dayanmalarını beklemiyorum.
Türkiye bu konuda devreye girer mi?
Türkiye’nin de şartları var tabii. Yumuşarsanız size yardım ederim, uzman gönderirim, para gönderirim diyor. Zaten şu anda ekonomilerini canlandırmak için bir projesi var Türkiye’nin. Ama Ortadoğu halkı Türkiye’den daha büyük bir rol bekliyor. Sadece bir klinik, bir dükkân, bir sanayi sitesi açmak yeterli değil. Türkiye’de sanayi çok gelişmiş, teknoloji var, tecrübe var. Bunların hepsini Filistin’e gönderip, insanları yetiştirebilir.
Peki, Hamas’ın içinde bir liderlik çatışması olabilir mi?
Şimdiye kadar yoktu. Ama ileride Halid Meşal neyi temsil edecek? Hamas’ın İran ve Suriye ile ilişkileri onun üzerinden yürütülüyor. Eğer ki Filistin’in içindeki Hamas, İran’dan uzak durmak isteyip, Türkiye ile iş yapalım deyip yumuşamaya karar verirse, dışarıdaki taraf hâlâ Suriye ve İran ile devam etmek isterse bölünebilir. AK Parti örneğini görelim. Refah döneminde büyük bir cemaat partisi vardı. Hepsi değişemedi. Değişebilenler kendilerine dışarıdan tecrübeli kadroları katarak yeni bir parti kurdular. Filistin Meclisi’ndeki adamların hepsinin gelişmesi mümkün değil. İlla ki bazıları radikal olarak yerlerinde kalacaklar. Bazıları ‘değişmemiz gerekiyor’ diyecekler. Oradan bir bölünme sinyali çıkabilir. Çünkü üstteki liderler değişmeye hazır olsa da, taban buna hazır değil Hamas’ta. Şu anda Meşal dışarıda. Hükümeti kuracaklar, Meşal’e görev verecekler mi, vermeyecekler mi?
Verse bile Meşal, Filistin’e giremiyor.
Ben bir bakanlık vereceklerini bekliyorum, aksi takdirde Meşal’in meşruiyeti sorgulanır. Bunun sıkıntısını bana da söylediler. “Meşal’in gelecekteki rolünün ne olacağını çözemezsek bölünürüz” dediler.
26.02.2006
NURİYE AKMAN