Warning: getimagesize(resimler/icerikler/peki-ya-hamaney-den-sonrasi.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/detay.php on line 18
Peki ya Hamaney’den sonrası?

Warning: getimagesize(resimler/reklam/dasfa.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/reklam.php on line 16

banner1


Peki ya Hamaney’den sonrası?

img
Peki ya Hamaney’den sonrası? YDH

YDH- İran Uzmanı Seçkin Koç, İran Uzmanlar Meclisi Başkanlığı için yapılan seçimi değerlendirdi.

İran’a dair dış politika gündemi iki konu etrafında toplanıyor son dönemde: Nükleer müzakereler ekseninde Batı ile yakınlaşma ve IŞİD ile mücadele ekseninde Batı’nın yeni stratejik ortağı olma.

Fakat bu yazının konusu her ikisi de değil. İran’a dair araştırmalar yapan bir akademisyen olarak benim dikkatleri çekmek istediğim nokta İran’da değişen Uzmanlar (Majles-e Khobregan) Meclisi başkanlığı ve bunun yaratacağı olası sonuçlar. Zira bu değişim yukarıda bahsi geçen her iki konunun geleceğini yakından ilgilendiriyor. Nasıl mı? Şöyle ki:

Yakın tarih İran üzerine araştırma yapanlar bilir ki, İran’da dini lider kendisine atfedildiğinin aksine sadece “ruhani” bir misyon taşımaz. İran dini lideri iç ve dış tüm politikaları denetimi altında tutan “siyasi” bir unsurdur.

Cumhurbaşkanı dahil tüm yasama yürütme ve yargı, tam olarak Weberyan tipolojinin tasvir etmeye çalıştığı gibi, “geleneksel otoritenin” yani dini liderin kontrolü altındadır.

Bu nedenledir ki, 76 yaşındaki dini lider Ali Hamaney’in geçtiğimiz eylül ayında aniden rahatsızlanması İran ile yakın temas halinde olan Batı’nın ve İsrail’in neredeyse ana gündem maddesi oldu.

Hamaney iyileşti, ameliyatı başarılı geçti; lakin dini liderin yaşı ve sağlık koşulları “Hamaney’den sonra İran’a ne olur?” sorusunu akıllara düşürdü bir kere. Bu rahatsızlığın birkaç ay sonrasında Uzmanlar Meclisi başkanı öldü. Düne (10 Mart 2015) kadar da bir başkan seçilememişti. 10 Mart 2015 itibariyle Uzmanlar Meclisine artık Ayetullah Muhammed Yezdi başkanlık edecek. Peki, bu durumun anlamı nedir?

İran Uzmanlar Meclisi dini lideri seçmek, azletmek ve denetlemek yetkisine sahip tek kurumdur. Genel seçimler esnasında halkın oylarıyla belirlenen 86 üyeden, din adamından oluşur. Meclis üyelerinin İran iç ya da dış siyasetiyle doğrudan bir ilgisi yoktur. Daha çok dini lidere danışmanlık vermekle mükelleftirler. Ama hepsinden önemlisi, dini lider öldüğünde yerine gelecek olan “Rehber”i seçme görevi sadece bu meclise aittir.

Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, Uzmanlar Meclisine seçilecek başkanın kim olduğu, ideolojik eğilimi çok büyük önem taşıyor. Ve başkan aşırı muhafazakar kanada mensup Ayetullah Muhammed Yezdi oldu.

Bu seçimlerde Ayetullah Yezdi’nin en büyük rakibi ise Haşimi Rafsancani’ydi ve bu seçimlerde Rafsancani’nin Uzmanlar Meclisi başkanlığına seçilmesi halinde, Hamaney’den sonra dini liderlik koltuğuna oturması ihtimalinin güçleneceği konuşuldu geride bıraktığımız aylarda.

Ayetullah Yezdi, İran’ın eski kurt siyasetçilerinden Haşimi Rafsancani ve onun temsil ettiği siyasi görüşün tam karşısında yer alan bir ekolden geliyor. Rafsancani İran siyasetinde sadece “eski bir cumhurbaşkanı” değildir.

 Rafsancani, Ayetullah Humeyni’nin ölümünden sonra gerek İran’da İslami burjuva sınıfının oluşması, gerek liberal politik söylemler ile orta ve orta-üst sosyal sınıflar için devrim sonrası kıskaçtan kurtuluşun bir alternatifi olarak görülmesiyle, İran siyasetinin yaşadığı her tıkanıklık anında bir “çıkış noktası” olarak algılanmaktadır (ya da bu şekilde bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır).

Bununla birlikte Rafsancani, devrim ideolojisine sıkı sıkıya bağlı Yezdi gibi aşırı muhafazakar kanadı temsil eden din adamları ve devrimin koruyucusu olarak görülen Devrim Muhafızları tarafından sevilmez. Ve Rafsancani’nin İran’a dini lider olması ihtimali, söz konusu bu siyasi kanat için, Pehlevi Hanedanlığı’nın İran’da bir gün yeniden yükselmesi ihtimaline dair yapılan “kötü şakalar” (!) kadar tahammül edilemez bir gerçekliktir.

Oysa Batı ile ilişkilerinde yeni bir yola giren İran için bugünlerde en çok konuşulan söylem “ılımlılık” üzerinden şekilleniyor. İran devlet-toplum çatışmasına dair gerçeklik bu kadar açıklıkla karşılarında dururken, mevcut siyasi unsurların geliştirdiği bu söylemin ılımlı olmaktan çok “faydacı” olduğunu belirtmek yerinde olacaktır.

Durumu kurtarmaya yönelik güncel hamlelerin, kaybolmuş bir neslin, yani devrim sonrası kuşağın isteklerine cevap verecek cinsten derinlemesine bir çözüm olacağını ummak, Simorg’un küllerinden doğmasını beklemek kadar uzun bir zamana ihtiyaç olduğunu göstermektedir.

Meseller bir yana, Ali Hamaney’in yerine gelecek dini liderin, Yezdi ya da onun ekolünden aşırı muhafazakar bir din adamının olması halinde, İran bugünkünden daha sivri bir iç siyasi çekişmeye sahne olacaktır.

Bu durumda haliyle, adeta bir ceviz kıracağının arasına sıkışmış İranlılar’ın (özellikle yaşıtlarım olan devrim sonrası kuşağın) üzerindeki psikolojik baskıyı arttıracaktır. “Bu sıkışmadan bir devrim daha çıkar mı?” diye soranlara, “İran bir devrimi daha kaldırabilir mi?” diye yanıt vermek yerinde olacaktır.

Bunun karşısında, Ali Hamaney yerine gelecek dini liderin, Rafsancani olması halinde (ki hala olasılıklar arasındaki gücünü hala korumakta), İran bugünkünden daha “melez” bir devrim ideolojisiyle başka bir kulvara geçiş yapar.

Görüntüde Humeyni ve onun ideolojisine bağlılığı devam ettirmeye çalışırken, eylemde bu ideolojisinin doğmasına sebep olan baş düşmanlar (Batı ve Amerika) ile omuz omuza politika geliştiren devlet kurumları ortaya çıkar.

Bu “melez çelişki” korkusuyla olsa gerek aşırı muhafazakar kanat safları güçlendirmek için, beklenenin aksine, aşırı muhafazakar bir din adamını geleceğin dini liderini seçecek kurumun başına getirmiştir.

İran’da dini liderin yerine kimin geleceğinin konuşulması “kesinlikle yasak” olan hususların başında gelir. Oysa, yazılıp çizilmesi İran’da yasak olan bu konunun, akıllara bir kere düştükten sonra bu hususta siyasi hamlelerin yapılmadığını kim söyleyebilir ki?

İran’da “büyük makama” kısacası, iktidara sahip olma yarışı başlamıştır. Bu yarışın neticesi yazının ilk paragrafında belirtilen “Batı ile yakınlaşma” eksenli planların da geleceğini belirleyeceği için, belki de en yakından takip edilmesi gereken konudur.



Makaleler

Güncel

Hava Durumu