SAAF-Halid Meşal’in “The Guardian” için 13 Şubat tarihinde kaleme aldığı “Our unity can now pave the way for peace and justice” başlıklı yazısı
SAAF-Halid Meşal’in 13 Şubat tarihinde “The Guardian” gazetesinde yayınlanan “Our unity can now pave the way for peace and justice” başlıklı yazısını arkadaşımız Furkan TORLAK çevirdi.
“Mekke anlaşması Batı’ya şantaj politikasından vazgeçme ve Filistin’e özgü hakları tanıma fırsatı sunmaktadır”
Birliğimiz, barış ve adaletin gerçekleşmesini sağlayabilir
Hürriyet ve bağımsızlık uğruna verilen Filistin mücadelesinde yeni bir tarihi süreç başlamıştır. Geçtiğimiz hafta Hamas ile Fetih arasındaki Mekke Anlaşması, gerçekten de Filistin Milli Birlik Hükümeti’ne ilk defa zemin hazırlayacaktır. Hamas ve Fetih, tüm Filistinli grupların katılımıyla, İsrail işgalinin ve ulusal haklarımıza yönelik sürdürdüğü kampanyanın sebep olduğu yıkımın ardından Filistin toplumunu yeniden yapılandırmak için çalışacaktır.
Bizler, insanlarımızı ümitsizliğe düşüren ve destekçilerini üzen iç çatışma eylemlerinin tarihe karışacağı noktasındaki kararlılığımızı vurguluyoruz. Eğer İsrail ve müttefikleri tarafından ülkemize müdalale edilmeseydi ve halkımıza vahşi yaptırımlar uygulanmasaydı tüm bunların gerçekleşmeyeceğine güçlü suretle inanmaktayız. Eğer Filistin’de gerçekleştirilen demokratik seçim sonuçlarına bölgesel ve uluslar arası güçler saygı göstermiş olsaydı bu kriz yaşanmayacaktı.
Mekke anlaşması, yönetimin paylaşılması meselesinin esaslarını çizmiştir. Böylelikle halkımızın ihtiyaçlarına cevap verebilecek fonksiyonel bir hükümetin ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Bu anlaşma aynı zamanda Filistin Kurtuluş Örgütü’nün yeniden yapılandırılması için bir zemin oluşturmuştur. Böylelikle FKÖ, tüm Filistin halkının yasal temsilcisi olacaktır. Özgürlüklerin sağlanması ve yalnızca işgale karşı mücadele edilmesinin gerekliliği esasları üzerinde varılan uzlaşma dikkate alınırsa bu ortaklığın Mekke toplantısından doğması mümkündür. Bunun gerçekleşmesi de uluslar arası toplumun bu anlaşmaya ve Filistin halkının iradesine şu anda saygı göstermesine bağlıdır.
Biz Filistinliler olarak, yaklaşık bir asırdır, istila, işgal ve baskının kurbanlarıyız. Bununla birlikte şu ana dek tavizler vermemiz ve yasal haklarımızdan vazgeçmemiz için sürekli olarak şantaj politikalarına maruz bırakıldık. 2006 seçimlerinden sonra halkımız boykot edildi ve demokratik haklarını kullandığı için uluslar arası toplum tarafından cezalandırıldı. Bu şartlar altında İsrail, her gün Filistinlileri öldürmeye ve tutuklamaya devam etti; yüzlerce evi yıktı; binlerce evsiz insanı sürdü.
Bugün İsrail zindanlarında 11 binden fazla erkek ve kız kardeşimiz bulunmaktadır. Milyonlarca mülteci vatanlarına dönüş hakkı için direnmektedir. Irkçı ayrım duvarının dikilmesi ve el koyulan Filistin toprakları üzerinde yerleşim bölgelerinin inşa edilmesi uluslar arası hukuka meydan okumaktadır. Bu arada geçtiğimiz hafta Mescid-i Aksa’nın bitişiğinde kazı çalışmaları başlamıştır. Cuma günü de 45 yaşın altındaki Filistinliler mescide alınmamış; onlarca namaz kılan İsrail güçleri tarafından yaralanmıştır.
Hamas ve Fetih’in onayladığı çerçevede kurulacak Milli Birlik Hükümeti’yle birlikte, uluslar arası toplumun halkımıza karşı uyguladığı kuşatmanın bir gerekçesi kalmayacaktır. Bizler Dünya’nın dört bir yanındaki bazı ülkelerin bu yaptırımlardan razı olduğunu ve bu yaptırımların son bulmasını görmek istediklerini biliyoruz. Mekke’de gerçekleştirilen Filistin Ulusal Birliği, İsrail’in 1967 yılında işgal ettiği sınırlar çerçevesinde bağımsız, gerçekten de egemen bir devlet kurulması, başkentinin Kudüs olması, Batı Şeria’daki yerleşim birimlerinin kaldırılması, tüm Filistinli esirlerin serbest bırakılması ve mültecilerin evlerine geri dönüş hakkının tanınmasını öngörmektedir.
Bunun realiteye tercüme edilmesi ve bu vizyon, bölgede gerçek bir barışın gerçekleşmesine zemin hazırlayacaktır. Bu noktada Filistinlilere daha fazla şantaj uygulanmamalıdır; onların bundan daha fazla yapabileceği birşey yoktur. Global güçler ne yaptırımların ne de daha fazla baskının yahut rüşvetin Filistinlileri özgürlük ve bağımsızlık yolunda mücadele vermekten alıkoymayacağını bilmelidir.
Önceki tüm barış teklifleri başarısız oldu. Zira bu tekliflerin tamamında, genişleme poltikasına sahip İsrail desteklenerek halkımıza adil olmayan bir şey zorla kabul ettirilmeye çalışılmakta ve Filistinlilerin direnişi terk etmesi için Filistin mücadelesinin bir tür terör olduğu düşüncesi halkımıza dayatılmaktaydı. Bu noktada Filistinlileri, radikaller ve ılımlılar yahut teröristler ve barış yanlıları şeklinde bölme çabaları da başarısız olmuştur. Bizler şu anda, bize karşı saldırıları ve (topraklarımızdaki) işgali bitirme projesi çerçevesinde birleşmiş durumdayız.
Şu halde, uluslar arası toplum bu tarihi fırsatı değerlendirerek İsrail’i haklarımıza saygı göstermeye zorlayacak ve Filistin Ulusal Uzlaşısı'nı gerçeğe dökme çabalarını engelleme denemelerinin önünü kesecek midir? Yoksa uluslar arası toplum, İsrail uzlaşmazlığı karşısında zayıf ve pasif kalacak; yalnızca Hamas değil, aynı zamanda Fetih ve diğer Filistinli grupları soğutma riskini göze mi alacaktır?!
Eğer seçenek bu ikincisi olursa, bunun sonucu oldukça vahim olacaktır: Ortadoğu bölgesi oldukça kanlı bir diğer kızışmaya itilecek; bu da gelecek yıllar boyunca devam edecektir. Gelecek Filistin neslinin, belki de bizim bugün için kabul ettiğimiz şeye razı olmayabilirliği geride son derece acı hisler bırakabilir.
Batı uyanmalı ve İsrail’in işgal, yıkım ve genişleme politikalarının şu zamanda lehine olmadığını anlamalıdır. Şu zamanda İsrail yanlısı politikaların sürdürülmesi kendi çıkarlarına uymamaktadır. Şu anda halkımıza karşı terör uygulayan; topraklarımızı işgal eden; insanların temel haklarını, milli haklarını ve İslami haklarını ihlal eden; Hıristiyanlar için kutsal sayılan mekanlara zarar veren İsrail’i desteklemek Batı'nın çıkarlarına hizmet etmez.
Herkes, Filistin halkının, Ortadoğu barışı ve savaşının anahtarı olduğunu anlamalıdır. Filistin sorunu çözülmeden bölgede barış ve istikrar sağlanamaz. Bunun gerçekleştirilmesi de sadece işgale son verilmesi ve halkımızın haklarının tanınmasıyla mümkündür.
· Halid Meşal, Hamas’ın siyasi büro başkanıdır.