Warning: getimagesize(resimler/icerikler/komsu-ulkelerin-irak-a-iliskin-tehdit-firsat-algilamalari-ve-isbirligi-olasiliklari.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/detay.php on line 18
Komşu ülkelerin Irak’a ilişkin tehdit, fırsat algılamaları ve işbirliği olasılıkları

Warning: getimagesize(resimler/reklam/dasfa.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/reklam.php on line 16

banner1


Komşu ülkelerin Irak’a ilişkin tehdit, fırsat algılamaları ve işbirliği olasılıkları

img
Komşu ülkelerin Irak’a ilişkin tehdit, fırsat algılamaları ve işbirliği olasılıkları YDH

GSE-Irak’ın üç yıldır içerisinde bulunduğu şiddet ortamı ve istikrarsızlığın etkileri yalnızca Irak’la sınırlı kalmamakta, tüm bölgede hissedilmektedir.

GSE-Irak’ın üç yıldır içerisinde bulunduğu şiddet ortamı ve istikrarsızlığın etkileri yalnızca Irak’la sınırlı kalmamakta, tüm bölgede hissedilmektedir. Komşu ülkeler, Irak’taki gelişmelerden yakından etkilenmekte ve konuya ilişkin politikalar üretmektedir. Bu çerçevede, komşu ülkeler, çeşitli vesilelerle bir araya gelmiş, Irak’taki gelişmeleri değerlendirmiş ve Irak’ın geleceğine ilişkin temennilerde bulunmuştur. Irak’a komşu ülkelerin aralarında düzenlemiş oldukları toplantılar, Irak yönetimi tarafından Irak’ın içişlerine müdahale olarak algılanmıştır. Ancak, yönetim daha önceki tutumundan farklı olarak, Irak’a komşu ülkelerin Dışişleri Bakanlarını Bağdat’ta Mart ayı içerisinde yapılması planlanan bir toplantıya çağırmıştır. Yapılacak olan toplantı, başta Türkiye olmak üzere, komşu ülkeler için, Irak’a ilişkin kaygılarını ortaya koymak ve çözüm önerilerinde bulunmak açısından son derece önemli bir fırsattır. Ancak toplantıda her hangi bir sonuca varabilmek komşu ülkelerin ortak noktalarda buluşmasını gerekli kılmaktadır. Komşu ülkelerin Irak konusunda oluşturacakları ortak hareket noktalarının belirlenebilmesi için her bir komşu ülkenin (Türkiye, İran, Suriye, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Ürdün) Irak’a ilişkin tehdit ve fırsat algılamalarının doğru analiz edilmesi ve bundan yola çıkarak hangi noktalarda mutabakat sağlayabileceklerinin belirlenmesi gerekmektedir.

 

 

Türkiye

 

Irak’a ilişkin tehdit algılamalarını “kırmızı çizgi” olarak en net şekilde ifade eden komşu ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin ortaya koymuş olduğu “kırmızı çizgilerin”, Irak’ın işgalinden sonra defalarca çiğnendiği ifade edilse de, Türkiye, Irak’a ilişkin temel hassasiyetlerini korumaktadır. Türkiye için öncelikli konulardan birisi Irak’ın bütünlüğüdür. Türk yönetimi, işgal öncesinde ve sonrasında Irak’ın bütünlüğüne vurgu yapmış, parçalanmış bir Irak’ı tehdit olarak algılamıştır. Türkiye, işgal sonrası dönemde oluşturulan ve referandum sonrasında uygulamaya konulan anayasada Irak’ın federal bir ülke olarak tanımlanmasının ardından bütünlüğe ilişkin söylemlerini yumuşatmış ancak bağımsız oluşumların kabul edilmeyeceğini vurgulamıştır. Türkiye’nin Irak’ın bütünlüğüne vurgu yapmasının arkasındaki temel kaygı, Irak’taki Kürt grupların bağımsızlık yönündeki çabalarıdır. Türkiye, bölünme veya istikrarsızlığa bağlı olarak, Irak içerisinde yaşanacak etnik veya mezhebe dayalı bir iç savaştan da olumsuz yönde etkilenecektir. Türkiye’nin Irak’a ilişkin diğer bir kaygısı da Kerkük konusudur. Tarihi olarak bir Türkmen şehri olan Kerkük’ün işgal sonrası dönemde hızla Kürtleştirildiğine tanık olan Türkiye, Kerkük’ün, anayasanın 140. maddesi çerçevesinde yapılacak olan bir referandumla Kürt bölgesine dahil edilmesinden endişe etmektedir. Türkiye için diğer bir önemli konu, yeniden yapılandırılan Irak’ta, soydaşları olan Türkmenlerin ülke içerisinde siyasi, sosyal ve ekonomik kazanımlar elde etmeleri ve varlıklarının Irak’ın asli unsurlarından birisi olarak tescil edilmesidir. Bu endişelerden yola çıkarak, Türkiye, Irak’ta bağımsız ve tüm grupları temsil eden bir yönetim görmek istemektedir. Türkiye, laik bir ülke olarak, Irak’ta Şii veya Sünni gruplar yönünde herhangi bir taraf olmamakta, mezhebe dayalı bir politika yürütmemektedir.

 

 

İran

 

ABD’nin Irak’tan sonraki hedefi olarak gösterilen İran, her ne kadar ABD’nin Körfez’deki varlığından rahatsız olsa ve tehdit algılasa da, yürüttüğü başarılı politikalarla, tehditleri fırsatlara dönüştürmeyi başarmış, işgalden en karlı çıkan ülke olarak tanımlanmaya başlamıştır. İran da diğer komşu ülkeler gibi Irak’ın bölünmesine karşı çıkmaktadır. İranlı yetkililer birleşik bir Irak’tan yana olduklarını her türlü platformda dile getirmektedirler. Buna gerekçe olarak İran’da yaşayan Kürt gruplar gösterilmekte ve bu bölgede yaşayan Kürtlerin, Irak’taki Kürt Bölgesi ile birleşme yönünde hareket edebileceğine dair endişeler ortaya konmaktadır.[1][1] Ancak, İran’ın parçalanmış bir Irak’a dair kaygılarının Türkiye ile aynı düzeyde olmadığı düşünülmektedir. İran’ın, Kerkük konusundaki pasif tutumu bunu doğrular niteliktedir. İran’ın, bölünmüş bir Irak ve bağımsız bir Kürt Devleti’ne zemin hazırlayan Kerkük’ün, Kürt Bölgesi’ne ilhak edilmesi yönündeki çabalara sessiz kalması, bölünmüş bir Irak’a dair endişelerinin kuvvetli olmadığını ortaya koymaktadır. İranlı yetkililer söylemlerinde, Irak’ta etnik ve mezhebi gruplar arasında yaşanan çatışmaların engellenmesi ve yaşanabilecek olası bir iç savaşın önünün kesilmesini ifade etseler de, Irak içerisinde mezhepsel ayrımların ön plana çıkması ve Şiilerin bu rekabetten nüfus avantajlarını kullanarak galip çıkması, İran’ın işine yaramaktadır. Irak’ta Şiilerin yönetimde en büyük payı almaları ve mezhepsel ayrışmalarla birlikte Ortadoğu’da Şiiliğin yükselişi, Şii İran’ı ön plana çıkarmakta ve bölgedeki Şiilerin hamisi rolüne soyunmasına neden olmaktadır. Bu çerçevede İran, Irak’ta Şiilerin demokratik kazanımlar yoluyla yönetimde rol oynamasını desteklemekte, ancak kendisine rakip olabilecek bir Şii oluşumun ortaya çıkmasını da engellemeye çalışmaktadır. İran’ın Irak’a ilişkin en büyük tehdit algılaması, Irak’ta Amerikan yanlısı kukla bir hükümetin kurulması ve kendi üzerine yönelebilecek muhtemel bir Amerikan saldırısıdır. İran, akıllı bir politika izleyerek, ortak mezhep anlayışından yola çıkarak, Iraklı Şiiler üzerinden Irak’a yönelik bir politika izlemekte ve Irak’taki etkinliğini ve ülkeyi istikrarsızlaştırma potansiyelini bir koz olarak kullanarak, bu tehditleri bertaraf etmeye çalışmaktadır.

 

 

Suriye

 

Suriye’nin, Saddam döneminde Irak’la ilişkilerinin iyi olmamasına rağmen, ABD işgaline destek vermemiş, ABD’nin bölgedeki varlığını kendisine yönelmiş bir tehdit olarak algılamıştır. Suriye’nin, ABD’nin işgaline karşı çıkması, ABD’nin daha önce Suriye’ye ilişkin olarak gündeme getirmiş olduğu “rejim değişikliği” senaryolarını kuvvetlendirmiştir. ABD, Suriye’yi, Irakla olan sınır güvenliğini sağlayamamakla ve Irak’a terörist sızdırmakla suçlamıştır. Bu çerçevede, Suriye’nin Irak’a ilişkin tehdit algılamalarının başında, ülkede ABD yanlısı bir hükümetin kurulması ve ABD’nin Irak’tan sonra Suriye’ye yönelmesi gelmektedir. Ancak, Suriye’nin son zamanlarda ABD konusunda yumuşadığı ve Irak konusunda ABD ile işbirliği yapabileceğine dair sinyaller verdiği gözlemlenmektedir. Buna gerekçe olarak, Suriye’nin bu durumu içerisinde bulunduğu uluslar arası izolasyondan ve ABD ambargosundan kurtulmak için bir fırsat olarak görmesi gösterilebilir. Suriye’nin Irak’ın bölünmesine karşı çıkan söylemlerinin samimi olduğu düşünülmekte, Suriye’nin Irak’ın bölünmesi veya Irak’ta yaşanabilecek bir iç savaştan endişelenmek için kuvvetli gerekçelerinin olduğu değerlendirilmektedir. Irak’ın bölünmesi ve bunun akabinde etnik ve mezhepsel ayrışmaların daha kuvvetli bir şekilde açığa çıkmasının, Suriye’deki etnik ve mezhepsel farklılıkları tetikleyebileceği düşünülmektedir.

 

 

Suudi Arabistan ve Kuveyt

 

ABD ile yakın işbirliği içerisinde olan Suudi Arabistan, ABD’nin Irak’ı işgalini yaratabileceği olası siyasi ve de askeri sonuçlar itibariyle, çıkarlarına ve istikrarına tehdit olarak algılamıştır. Suudi Arabistan’ın bölgeye ilişkin çıkarlarını; çevresindeki muhafazakar-İslami devletleri desteklemek, bölgede anti- Suudi cephe oluşumunu engellemek ve ABD ile bağlarını yoğun düzeyde yerel ve de uluslar arası eleştirilere yol açmayacak biçimde sürdürmek olarak sıralayabiliriz.[2][2] Bu çerçevede, Suudi Arabistan’ın, Irak’ta, ABD ile iyi ilişkiler içerisinde olan, ancak demokratik olmayan, Sünni ağırlıklı bir yönetimi tercih ettiği değerlendirilmektedir. Ancak, mevcut şartlar altında, Irak’ta Sünnilerin yönetimdeki ağırlığından bahsedilememektedir. Irak’ta yapılan seçimlerle birlikte, yönetimde Şiilerin çoğunluğu kazanması ve bununla paralel olarak, Şiiliğin Ortadoğu’da yükselişe geçmesi, bölge dengelerini etkilemekte ve Suudi Arabistan’ı endişelendirmektedir. Bu çerçevede, Suudi Arabistan Irak’ın bölünmesi ve ülkede bir iç savaşın başlaması olasılığından ciddi anlamda tehdit algılamaktadır. Böyle bir durumda, Irak’ta işgal sonrası dönemde belirginleşen ve iç çatışmalara neden olan Şii- Sünni ayrışmasının, bölünme durumunda bir iç savaşa neden olabileceği değerlendirilmekte ve bu durumun Şiilerin hamisi olarak İran’ı ve Sünnilerin hamisi şeklinde ifade edilen Suudi Arabistan’ı karşı karşıya getireceği ifade edilmektedir. Suudi Arabistan, geçtiğimiz günlerde Irak’ta bir iç savaşın çıkması durumunda Irak’taki Sünnileri korumak maksadıyla, Irak’a girebileceğini açıklamıştır.[3][3] Irak’ta El Kaide’nin güçlenmesi ve ülkenin İslami radikalizmin merkezi haline getirilmesi çabaları Suudi Arabistan’ı rahatsız etmektedir. El Kaide Suudi Arabistan rejimini tehdit etmekte ve Kraliyet ailesine yönelik suikastlar düzenlemektedir. El Kaide’nin Irak’ta güçlenmesi karşısında Suudi Arabistan rejimi, ülkenin istikrarsızlaştırılması ve rejimin devrilmesine yönelik tehdit algılamaktadır.  Kuveyt’in, Irak’a ilişkin politikası Suudi Arabistan’ınki ile örtüşmektedir. Kuveyt de Suudi Arabistan gibi, Irak’taki istikrarsızlıktan ve bölgede Şiiliğin yükselişinden olumsuz yönde etkilenmektedir. Kuveyt’de yüzde 30 oranında Şii nüfus bulunması, Irak’ta Şiiler-Sünniler arasında yaşanan çatışmalara dair kaygıları arttırmakta, bu durumun Kuveyt’e sıçraması endişesini yaratmaktadır.

 

 

Ürdün

 

Ürdün de diğer komşu ülkeler gibi Irak’taki istikrarsız ortamdan olumsuz yönde etkilenmekte, Irak’ın parçalanması ve ülkede yaşanabilecek bir iç savaştan tehdit algılamaktadır. Böyle bir durumda, Irak’taki İslami direniş gruplarının güçlenmesi olasılığı, Ürdün’ü ABD ile yoğun işbirliği içerisinde olan bir ülke olarak endişelendirmekte, İslami grupların hedefi olmaktan çekinmektedir. Sünni ağırlıklı Ürdün, Suudi Arabistan gibi, Irak’ta ve bölgede Şiiliğin yükselişinden ve İran’ın artan etkisinden endişe duymaktadır. Diğer ülkelerle paylaştığı endişelere ek olarak, Ürdün’ün Irak’ta önemli oranda ekonomik çıkarları söz konusudur. Saddam dönemi ve sonrasında, Irak, Ürdün için en büyük ihracat pazarı olmuştur. Petrol, Ürdünün, Irakla olan ilişkilerinde belirleyici rol oynayan diğer bir unsurdur. Enerji kaynaklarından yoksun olan Ürdün, Saddam döneminde, petrolü pazar fiyatlarının altında alacağına dair garanti almış, uzun yıllar bu anlaşmadan faydalanmıştır. Irak’ın işgaline bağlı olarak petrol fiyatlarının yükselmesi, Ürdün’de ekonomik sorunlara ve iç huzursuzluğa neden olmuştur.[4][4] Bu çerçevede, Ürdün, Irak’a dair ekonomik çıkarlarının korunmasına dair endişeler taşımaktadır.

 

 

TABLO 1: Komşu Ülkelerin Irak’a İlişkin Temel Tehdit Algılamaları

 

Sonuç ve öneriler

 

Irak’taki rejim değişikliği tüm komşu ülkeleri etkilemiş ve bu ülkeler kendilerini Irak’ın yeniden yapılandırılması süreci içerisinde bulmuştur. Ortaya konduğu üzere, Irak’a komşu ülkelerin, Irak’a ilişkin tehdit algılamaları ve ulusal çıkarları birbirinden farklılık arz etmektedir. Türkiye için öncelikli konu Kerkük iken, bu İran açısından Şiilerin yönetimde olmasının sağlanması, Suudi Arabistan içinse Şiilerin yükselişinin engellenmesi olmaktadır. Ancak, Irak’a komşu olan ülkelerin Irak’taki istikrarsızlıktan olumsuz yönde etkilendikleri ve ülkenin bölünmesine ve bir iç savaşın çıkmasına ilişkin kaygılar taşıdıkları değerlendirilmektedir. İran’ın her ne kadar, Irak’taki karışıklıktan istifade eden ve Şiiler üzerinden izlediği politikayla tehditleri, fırsatlara dönüştüren bir ülke olduğu ifade edilse de, İran’ın da Irak’ın bölünmesinden yana tavır bir tavır sergilemeyeceği değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, Irak’taki mevcut dinamiklerin, komşu ülkeler açısından olumlu bir istikamete doğru yönlendirilmesi için işbirliğinin zaruri ve de önemli olduğu düşünülmektedir. Komşu ülkelerin çıkarlarının birbirinden farklı olması ve bazılarının birbiriyle çelişmesi sebebiyle (ör; Şii ağırlıklı-Sünni ağırlıklı bir hükümet, Amerikan yanlısı- Amerikan karşıtı bir yönetim) ortak kaygılar (iç savaş, bölünme, istikrarsızlık) üzerinden işbirliği geliştirilmelidir. Bu çerçevede yapılacak olan toplantıda aşağıda belirtilen hususların gündeme getirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir:

 

Irak’a komşu ülkeler arasında yapılan görüşmelerin kurumsal bir kimlik kazanması, ülkeler belirli aralıklarla, önceden belirlenmiş bir gündem çerçevesinde bir araya gelmesi, ülkelerin zaman zaman Irak’ın içerisinde yer almadığı toplantılar düzenlemesi,

ABD’nin, Irak’ın komşularının oluşturacağı ortak girişimi bir muhatap olarak almasının sağlanması,

 Bölünmenin ve iç savaşın tetikleyici unsuru Şii-Sünni ayrışmasının komşu ülkeler tarafından tetiklenmesinin engellenmesi, Şiiler ve Sünniler arasında arabulucu rolü oynanması,

Irak’ın bütünlüğüne olan talebin vurgulanması,

Kerkük konusundaki en hassas komşu ülke olan Türkiye’nin, söylemlerinde Kerkük’ü Irak’ın bütünlüğü ile ilişkilendirmesi ve bu konuda tüm ülkelerde hassasiyet yaratılması, Irak’ın bütünlüğü açısından önemli olan Kerkük, Basra ve Bağdat’ın merkezi yönetime bağlı olmasının sağlanması,

Iraklı tüm grupların adil olarak yönetime katılımının sağlanması,

Irak’ta bir gruba tanınan imtiyazların, milislerin ilgasını engellediği, adalet duygusunu sarstığı, şiddet ve iç savaşı körüklediği gerekçesiyle, ABD’nin her grup ve partiye eşit mesafede olmasının telkin edilmesi.

 

Globalstrateji Enstitüsü/ Duygu DERSAN

 


[5][1] International Crisis Group, “Iran in Iraq: How Much Influence?”, Middle East Report, No: 38, 21 March 2005, p.10.

[6][2] W. Andrew Terrill, “Strategic Implications of Intercommunal Warfare in Iraq”, Strategic Studies Institute, February 2005, http://www.army.mil/professionalwriting/volumes/volume3/march_2005/3_05_2.html.

 

[7][3]“Suudi Arabistan Irak’a Müdahale Edebilir”, Voa News, 29.11.2006.

[8][4] Scott Lasensky, “Jordan and Iraq: Between Cooperation and Crisis”, United States Institute of Peace”, Special Report 178, December 2006, s.5.



Makaleler

Güncel

Hava Durumu