Warning: getimagesize(resimler/icerikler/pelosi-sam-da-karisik-ruyalarin-arkasindaki-cigirtkanlik.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/detay.php on line 18
Pelosi Şam’da: Karışık rüyaların arkasındaki çığırtkanlık

Warning: getimagesize(resimler/reklam/dasfa.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/reklam.php on line 16

banner1


Pelosi Şam’da: Karışık rüyaların arkasındaki çığırtkanlık

  • Kategori: ANALİZLER
  • 04 Temmuz 2007
  • By YDH
  • 14726 görüntülenme
img
Pelosi Şam’da: Karışık rüyaların arkasındaki çığırtkanlık YDH

SAAF-Paris’te yaşayan Suriye asıllı bir araştırmacı yazar olan Suphi Hadidi’nin 06.04.07 tarihinde Kuds’ul Arabi için kaleme aldığı yazıyı Furkan Torlak

SAAF-Paris’te yaşayan Suriye asıllı bir araştırmacı yazar olan Suphi Hadidi’nin 06.04.07 tarihinde Kuds’ul Arabi için kaleme aldığı yazıyı Furkan Torlak çevirdi.

 

Pelosi Şam’da: Karışık rüyaların arkasındaki çığırtkanlık

 

Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Şam ziyaretinin Beyaz Saray’ın Suriye yönetimine 2004 yılı Mayıs ayından itibaren uyguladığı ambargoyu bozan bir ziyaret olarak değerlendirenler ya yanılıyor ya da maksatlı olarak hata işliyor. Amerikan Başkanı George Bush, Suriye’ye hatırlatma ve yaptırımı öngören 12228 nolu kararı imzaladığı zaman bu ambargonun boyutları açığa kavuşmuştu. Bu yasanın metni Suriye’ye çok yönlü kullanım imkanı bulunan mühimmat ihracatını engelliyor; Suriye uçaklarının Amerikan havalimanlarından kalkmasını veya bu limanlara inmesini yasaklıyor, ayrıca Amerikan Hazine Bakanlığı’nın Suriye Merkez Bankası ile ilişkilerini bitiriyordu.

 

Öyleyse bu bir ambargoydu. Açıkça sözlü oyun başlamıştı ve sürüyordu. Bu kuşatmanın siyasi boyutu ise Amerikan Cumhuriyetçi ve Demokrat kesimin her ikisi tarafından da benimsenmişti. Ancak genel çıkarlar gerektirdiğinde hesap dışı tutma durumu da sürüyor. Bu çıkarlar ABD’nin yahut İbarani devletinin çıkarları olabiliyor yahut şu ya da bu vekilin (Demokrat senatör Bill Nilson’dan Cumhuriyetçi Senatör Arlen Spector’a kadar… burada eski Başkanlık seçimlerine adaylığını koyan John Kerry ve diğerlerine de işaret etmek gerekiyor) kişisel menfaatleri de olabiliyordu.

 

Bu noktada Pelosi’nin –Amerikan siyasi dünyasında ne kadar önemli bir konuma sahip olursa olsun- ABD Dışişleri Bakanı olmadığını ve Beyaz Saray’ın direk siyasetlerini ve uygulamalarını belirlemediğini hatırlatmaya gerek yok! Nitekim Amerikan Kongresi’nin geleneklerinden birisinin de kendisinin direk diplomatik ve dış görevler yürütmesi olmadığı da biliniyor. Beyaz Saray’ın eleştirilerini bir kenara bırakırsak Pelosi’nin Şam ziyaretinin fiili bir ambargo bozucu rolünün olmadığını söyleyebiliriz. Suriye yönetimi ise bu ziyaretin muhtevasını çeşitli demografik nedenlerle büyütmeye çalışıyor. Bu son tahlilde Nilson, Spector ve Kerry’nin ziyaretlerinin sonucunu aşmayacak bir ziyarettir. Tek fark ise Kongre üyesi ile Meclis Başkanı’nın rütbe farkıdır. Buna göre Amerikan yasaları  Temsilciler Meclisi Başkanı’nın Amerikan Başkanı’ndan son ikinci rütbede geldiğini belirtiyordu.

 

Ancak bu basit özet yanlış anlaşılmamalı; önceki satırların Pelosi’nin Şam ziyaretini hoş karşılamama anlamına geleceği zannedilmemelidir. (Nitekim bazı Suriye muhalefeti mensupları Pelosi’nin eli kana bulaşmış Beşşar Esad’la tokalaşmaması çağrılarında bulundu. Sanki Pelosi, sadece aziz ve temiz insanlarla tokalaşıyormuş gibi…) Açıkçası Amerikan Başkanı Bush’un dünyanın özellikle de bu bölgesindeki teröre karşı mücadele denilen çabalarına, genel olarak Amerikan emperyalizminin uluslar arası ilişkiler felsefesine zarar verebilecek her türlü politik, diplomatik, askerî; maddi ve manevi; direk yahut dolaylı yahut sembolik çabaların çok önemli olduğu kanısındayım. Nitekim Pelosi’nin gezisinin de bir tek bu algıyı bozduğu kanaatindeyim: Pelosi bu gezisinde Bush siyasetinin başarısızlık sahalarını daha fazla görmüş olacak ve bu başarısızlığın geleceği karartacağına dair alametlerini daha fazla görebilecek.

 

Tabi ki Pelosi’nin bu çabasını memnuniyetler karşılamak; Beyaz Saray’ın politika çukurlarına basit bir taş atılmasının Suriye yönetiminin başvurduğu gerçekleri örtme ve bu ziyareti çeşitli demagojik nedenlerle görevlendirme çabalarını görmezden gelmeyi gerektirmemektedir. Nitekim tüm bunlar gerçekleşirken Suriye yönetimi ağlatan ve güldürücü nitelikli reklamlar yapmaktaydı. Bazı Suriyeli yetkililer, arkalarında oldukları resmi Suriye medyası ile Suriye yönetimine sempatiyle yaklaşan bazı Arap medyalarına şunları tekrarlatıyordu: “Pelosi’nin ziyareti ABD’nin Beşşar Esad yönetimine karşı yanlış bir politika izlediğini göstermekteydi. Bu ziyaret, meşhur ambargonun başarısız olduğunun ikrarından, samimi bir tevbe, Suriye yönetimine diyalogun başlatıldığından vb. başka bir şey değildi. Daha da komik olan Pelosi’ye nispet edilen şu sözlerdi: “Barışın yolu Şam’dan geçer” Bu sözler sadece Baas, Sevre yahut Tişrin gazetelerinin manşetleri değildi. Lübnan’daki El-Sefir gazetesinin manşeti de buydu. Oysa açıklamanın gerçeği şu şekildeydi: “Biz dostluk ve ümit merkezli bir ziyaret gerçekleştirdik. Şam’a giden yolun barış yolu olduğunu söyledik.

 

Yine bu ziyaretin başka bir minvalde çığırtkanlığının yapılması da daha az demagojik değildi: Buna göre Amerikan Temsilciler Meclisi Başkanı Bush yönetiminin aksine James Baker – Lee Hamilton raporunun Suriye’yle Irak’a ilişkin dayanışmayı tavsiye eden maddesine uygun hareket ediyordu. Gerçekte bu ihtimal hem eksik hem de kesikti. Daha doğru ifadeyle kar ve zarar denklemi açısından bu sanı, dile getirenlerin aleyhineydi. Çığırtkanlar Baker – Hamilton raporunun Suriye’ye ilişkin maddelerinin gerçeğini de saptırıyordu. Raporun Suriye’yle diyalogu öngören 15 nolu maddesi acaba neydi? Maddenin bendleri harfi harfine şöyle:

 

1- BM Güvenlik Konseyi’nin Ağustos 2006 tarihli, 1701 sayılı, Lübnan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması ve toprakları üzerindeki egemenliğini yeniden kazanmasına yönelik kararına Suriye’nin tam bağlılık göstermesi.

 

2- Suriye’nin Lübnan’da gerçekleşen politik suikastlarla ilgili soruşturmalarda işbirliği yapması. (Özellikle Rafik Hariri ve Pierre Gemayel suikastları)

 

3- Suriye’nin, Hizbullah’a verdiği desteği kestiğine ve Hizbullah’ın Suriye topraklarını İran’dan gelen silah ve yardım için geçiş bölgesi olarak kullanamayacağına dair doğrulanabilir bilgi vermesi. (Bu adım, İsrail’in Hizbullah sorununu çözme konusunda da büyük katkı sağlayacaktır.)

 

4- Suriye’nin Hamas ve Hizbullah üzerindeki nüfuzunu esir İsrail savunma askerlerinin serbest bırakılması konusunda kullanması.

 

5- Suriye’nin, demokratik bir seçimle işbaşına gelmiş olan Lübnan Hükümeti’ni devirme çabalarına son vermesi.

 

6- Hamas ve diğer radikal Filistin gruplarına Suriye’den veya Suriye üzerinden silah gönderilmesine son verilmesi.

 

7- Suriye’nin Hamas’tan, İsrail’i tanıması konusunda bir vaat almaya yardımcı olması.

 

8- Suriye’nin Irak sınırlarını daha güvenli hale getirmek için daha fazla çaba harcaması.

 

Tüm bunlara karşılık Suriye yönetimi ne elde edecekti? 16. tavsiye harfi harfine şunu söylüyor: çabaların karşılığı olarak ve yapılacak güvenli bir barış anlaşması dâhilinde,  Birleşik Devletlerin İsrail’e güvenlik garantisi de vermesiyle, İsrail Golan tepelerini geri vermelidir. Birleşik Devletlerin İsrail’e vereceği güvenlik garantisi, sınırda arzu edilirse içinde Amerikan askerlerinin de bulunabileceği uluslar arası bir askeri gücün konuşlandırılmasını da ihtiva edebilir.

 

Daha değişik bir ifadeyle söylemek gerekirse bu maddeler yönetimin sevineceği bir şey midir? Bu maddelerin bir kısmını uygulayabilecekleri ihtimalini versek bile tüm bu şartları nasıl yerine getirebilirler? Suriye’nin 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 nolu tavsiyeleri uygulamaya gücü yeteceğine ihtimal versek bile bu Suriye’nin Lübnan’daki oyunlarını, yönetimin içerideki güvenlik ve siyasi dengesini bozmayacak mı? Nitekim Suriye yönetiminin 4 ve 7 nolu maddelere uyması nasıl düşünülebilir? Acaba Suriye gerçekten de Hamas’ı İsrail devletinin varlığına ikna etme gücüne sahip midir? Yahut Suriye’nin Hizbullah’ı İsrailli esir askerleri bıraktırmaya gücü yeter mi?

 

Üçüncü demagojik çığırtkanlık Pelosi’nin Beşşar Esad’la görüşmesine dile getirdiği isteklerin de gizlenmesiydi:

 

- İran yönetimi ile bloğunu bozması karşılığı Suriye yönetimiyle güven ilişkileri kurmak. Sadece Irak konusunda değil Tahran ile Hamas ve Hizbullah’ın ilişkisini kesmek. İran’ın nükleer güce dönüşmesini engellemek! (Acaba Esad yönetimi bu isteği nasıl yerine getirecekti, bilmiyoruz?!)

 

- Barış projesini şu şartlarda yürürlüğe koymak: İsrail’e karşı sorumluluklarını yerine getirmek. Nitekim İsrail Başbakanı’nın kızgınlığı ve Pelosi’nin sözlerini anlamsız bulması kendisinin Esad’a hiçbir mesaj göndermediğini açıklamasını engellemedi. (Oysa kimse Golan yahut işgal altındaki Suriye toprakları ifadelerini Pelosi’nin dilinden duymamıştı)

 

- Suriye’ye Pirinç Devrimi’nin başarılı olması için garantiler sunmak, uluslar arası mahkemenin onaylanmasına yardımcı olmak ve İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını sağlamak. (Acaba Suriye yönetimi bunu nasıl yapacak? Bu bir intihar olmaz mı?)

 

Evet, Pelosi’nin Ortadoğu’ya uçmadan önce Dışişleri Bakanı Condooleezza Rice ile yaptığı toplantı, Beyaz Saray yönetiminin Esad yönetimine yönelik taleplerinin meyve vermesini sağlamıştı. Aradaki tek fark şuydu: ABD yönetimi Suriye ile çatışma halindeydi; bu yönetimle konuşmuyordu ve bu yönetimin uluslar arası toplumun bir parçasıymış gibi gözükmesini istemiyordu. (Nitekim ABD Başkanı bunu açıkça söyledi. Sanki uluslar arası topluma mensup olmak yahut olmamak Amerika’nın inisiyatifinde olan bir şeydi. Sanki Washingtın Esad yönetimine karşı fiilen ezme politikası uyguluyordu.) Pelosi’nin ziyaretini eleştiren Beyaz Saray yönetimine şaşmamak lazım. Bunu ancak Pelosi’nin taşıdığı mesajların ABD Dışişleri Eski Bakanı Colin Powel’ın daha önce taşıdığı mesajlardan farklı olduğunu sanan biri böyle olur.

 

Ancak Suriye yönetimi kendi karışık rüyalarına bağlılar ve bu rüyaların arkasından davul ve zurnalarla yürüyorlar. Bazıları ise akıl almaz suretle borulara üflüyor. Öyle ki abartı patlama seviyesinde… Oysa gerçeği söylemek daha fazla yürek isteyen bir mesele. Suriye’nin dönmesinin istendiği süreç gerçeğinden bahsedilmesi gerekiyor. Halep şehrinde olan ve Türk Hürriyet gazetesinin güvenlik güçlerine dayanarak aktardığı şu bilgilere bakmak gerekiyor: Türkiye ve Suriye güvenlik güçleri bazı PKK kadrolarına karşı Halep şehrinde ortak operasyon düzenlediler. Bu operasyon PKK yönetim kadrosundan bazı yetkililer yakalandı. Hürriyetin haberine göre bu operasyon Türkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’a Suriye ziyareti haftasında sunulmuş bir hediyeydi.

 

Esad yönetimi ile PKK dayanışmasının ruhuna bakan kimse Beşşar yönetiminin şu anki partnerlerini terk edebileceğini gösteriyor. Burada asıl amaç sadece yönetimin bekasının sağlanması olacaktır.



Makaleler

Güncel

Hava Durumu