SAAF-İran’ın endüstriyel düzeyde nükleer yakıt üretmeye başladığını ilan etmesinin ardından uluslar arası ilişkilerde yeni bir dönem...
SAAF-İran’ın endüstriyel düzeyde nükleer yakıt üretmeye başladığını ilan etmesinin ardından Ortadoğu’daki uluslar arası ilişkilerde yeni bir dönem başlıyor. Bu süreç genel olarak silahlanma yarışına girilerek gerçekleşecek. Nitekim Mısır bunun bölge çıkarlarına hizmet etmeyeceği noktasında daha önceden uyarılarda bulunmuştu. Bu durum sadece bölgeyi alevlendirecek. İran’ın tüm uluslar arası kararlara ve bölgesel tavsiyeler rağmen süreci tırmandırması Tahran’ın batı ile karşı karşıya gelme yoluna girdiğini gösteriyor. Bu sırada Irak sorunu ufukta hiçbir çözüm gözükmeksizin sürmeye de devam ediyor.
İran’ın politikaları karşı koymaya dönük gibi… İran, İngiliz denizciler sorununda elde ettiği başarı ve bu sorun sırasında İran’la sert dil kullanmak yerine pazarlık yapma doğrultusunda İngiliz kamuoyunda oluşturduğu anlayıştan ilham alıyor.
İran bu çerçevede uluslar arası toplumla pazarlığa endekslemiş olabilir. Nitekim İran nükleer yakıt üretim aşamasına ulaştı. Ancak bu İran’ın hesaplamadığı bir kumar oyunu olabilir ve bölgenin hiçbir şekilde kaldıramayacağı bir diğer savaşla sonuçlanabilir.
Bazıları İran’ın bağımsız bir devlet olarak en doğal hakkını kullandığını yahut de İran’ın cesur bir devlet olduğunu ve büyük devletlere kafa tuttuğunu düşünebilir ki bu gayet doğaldır. Ancak esas sorun İran’ın Ortadoğu’nun ve diğer ülkelerin çıkarlarına zıt olarak izlediği yöntemdir. Bu durumda diğer ülkeler de egemenlik haklarını kullanıp kendi çıkarlarını koruma pozisyonuna geçebilir.
Mısır her ne kadar tehlikesine dikkat çekse de silahlanma yarışı her an gerçeğe dönüşebilir. Zira bölgedeki egemen devletler, İran’ın kimsenin gözünden kaçmayan hedefini yakınlaştıran hareketliliği karşısında eller bağlı beklemeyi kabul etmeyecektir.
Her halükarda İran’ın bir devlet olarak kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye çalıştığını anlamak gerekiyor. Bu hedefler arasında gücünü bölgeye dayatma yahut çeşitli politikalarında güçlü ele sahip olmaya çalışmak da olabilir.
Büyük güçler İran’la pazarlığa başlasalar bile Tahran bu pazarlıklardan kazançlı çıkaracak imajını ve hedeflerine uygun biçimde bölgedeki konumunu güçlendirecektir. Bu durumda diğer bölge ülkeleri ise kendilerini hiç de imrenilmeyecek bir vaziyette göreceklerdir.
İşte gerçek sorun diğer bölge ülkelerinin bu ihtimali göz önünde bulundurması olacaktır. Dolayısıyla bu ülkeler İran’ın nükleer amaçlarının bölge halklarına çok pahalıya mal olacağına ikna olabilirler. Bu durumda silahlanma yarışı başlayacak ve bu da İran’ın sadece bölgedeki dengeleri değiştirme değil bölgedeki dengeleri devirmeyi amaçlayan çabalarına mantıklı bir reaksiyondan başka bir şey olmayacaktır.
Al-Ahram gazetesinin 10 Nisan 2007 tarihli başyazısı
Çeviri: Furkan TORLAK