SAAF-Avrupa ülkeleri Türkiye’nin laik kalmasını istiyor; aynı zamanda İslamcı AK Parti’nin hem hükümet hem de devlet başkanlığını ele almasını istemiyorlar
SAAF-Londra merkezli yayın yapan El-Kuds’ul Arabi gazetesinin Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini değerlendiren 1 Mayıs 2007 tarihli yorumunu Furkan TORLAK çevirdi.
Türkiye ve kimlik sınavı
Türkiye bugün siyasi ve demokratik tarihinin dönüm noktalarından birinin önünde duruyor. Bugün yüksek anayasa mahkemesinin kararını açıklaması bekleniyor. Şu anki Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı makamına seçilebilecek mi yoksa seçilmeyecek mi? Her halükarda mahkemenin kararı ne olursa olsun laik Türkiye 100 yıllık tarihinin en büyük meydan okuyuşuyla karşı karşıya…
Eğer anayasa mahkemesi Gül’ün cumhurbaşkanlığına adaylığını onaylarsa bu karar bu makama Kemal Atatürk’ten sonra ilk İslamcının yahut ilk laik olmayan kişinin gelmesi anlamına geliyor. Bu durumda ordunun laikliği koruyucu rolü son bulmuş olacak. Ancak eğer mahkeme Gül’ün adaylığının herhangi bir gerekçeyle yasal olmadığına karar verirse bu durum yönetimdeki AK Parti’nin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı parlamento seçimleri çağrısı yapmaya itecek. Bu durumda da parti güçlenecek ve meclisteki aritmetiği artacak. Böylelikle de cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçları anayasada değişikliklere gidilmek suretiyle çözümlenecek.
Türk ordusu, tehlikeli bir bunalımla karşı karşıya olduğunu düşünüyor. Demokrasiye karşı darbelerle müdahaleci olma zamanı artık geri dönüşü olmayacak şekilde geçmişte kaldı. İslamcısıyla layikiyle Türkler bu yöneteme karşı çıkıyor. Geçtiğimiz pazar günü İstanbul’un Avrupa yakasında düzenlenen milyonluk gösteri de bu dönüşümü güçlendiriyor ve destekliyordu.
Erdoğan ve partisi bir ılımlılık örneği sergiledi ve ülke meselelerini uygarca yönetti. Erdoğan hükümeti önceden görülmemiş bir ekonomik sıçrama sağladı. Hükümet Avrupa’nın taleplerini yerine getirerek idam cezasını kaldırdı; insan hakları dosyasını iyileştirdi. Türkiye’nin AB’ye kabulünün önünde engel olan mazeretleri kaldırmaya çalıştı. Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan gibi ülkeleri örnek aldı. Şüphesiz Avrupa ülkeleri önceden görülmemiş bir sıkıntı içerisinde… Avrupa ülkeleri Türkiye’nin laik kalmasını istiyor; aynı zamanda İslamcı AK Parti’nin hem hükümet hem de devlet başkanlığını ele almasını istemiyorlar.
Avrupa, demokrasiye ve Türkiye’deki tercihine karşı askeri darbeyi destekleyemez. Böyle bir durumda askeri yönetimi destekleyen ikiyüzlü gibi görülür. Avrupa demokrasi mirasıyla övünmekte, Batı demokrasisinin ve değerlerinin bir yönetim şekli olarak benimsenmesini kendi birliğine giriş şartı saymaktadır.
Yine Avrupa, ılımlı İslamcı uzantının zaferini uzun vadede kendisi için de bir tehlike olarak görebilir. Özellikle de birçok Avrupa ülkesi Müslüman Türkiye’nin AB’ye katılımına karşı çıkmaktadır. Zira Türkiye bu durumda en azından sayı bakımından AB’nin en güçlü ülkesi olacaktır.
Türkiye şu anda yol ayrımında… Yaşanan kriz Türkiye’nin yeni kimliğini belirleyecek. Tercih edilen doğulu ve İslami olması.