YDH-Soner Cagaptay ve Zeynep Eroğlu’nun ünlü Amerikan düşünce kuruluşu Washington Institute için hazırladığı rapor, İran’ın PKK’ya yönelik askeri müdahalelerinin Türkiye ABD ilişkilerine olan etkisini değerlendiriyor.
YDH-Soner Cagaptay ve Zeynep Eroğlu’nun ünlü Amerikan düşünce kuruluşu Washington Institute için hazırladığı rapor, İran’ın PKK’ya yönelik askeri müdahalelerinin Türkiye ABD ilişkilerine olan etkisini değerlendiriyor.
8 Haziran’da, Türk askerlerinin Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) operasyon yapmak amacıyla Kuzey Irak’a geçtiğine dair çıkan haberlerden bir gün sonra, İran uçakları Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’nin (PJAK) kamplarını bombaladı.
İran’a çok yakın bir mevkide, Kuzey Irak’ın dağlarında konuşlanan PJAK 3000 üyeye sahip. Analistler, söz konusu grubu yıllardır Türk ordusuna ve sivil halka yönelik saldırılarda bulunan ve Amerika Dışişleri Bakanlığı’nın yabancı terörist listesinde bulunan PKK’nın uzantısı olarak ele aldılar.
PJAK, PKK’dan ayrı bir örgüt olduğu konusunda ısrar etmekte; fakat liderleri ve üyeleriyle yapılan görüşmeler, tarihleri de göz önünde bulundurulduğunda, iki grubun benzer ideolojileri ve yöntemleri olduğunu göstermektedir.
Aynı bölgelerde konuşlanmalarının yanı sıra iki grup ortak liderlere ve üyelere sahip. İran’ın ve Türkiye’nin bir tehdit unsuru olarak gördüğü grup, Amerika-Türkiye ilişkilerine benzersiz meydan okumalar haline getirmektedir.
PJAK’ın çıkış noktası
ABD’deki 11 Eylül saldırılarının olumsuz etkisiyle, PKK terör örgütü listesinden sıyrılabilmek için resmi ismini Kürdistan Demokrasi Kongresi (KADEK) olarak değiştirdi. Ayrıca ABD ve Türkiye tarafından hedef gösterilmeyeceği düşüncesiyle, kendine bağlı küçük gruplar oluşturdu.
Irak savaşının başladığı yıl, PKK üyeleri gücü yayma düşüncesiyle Suriye, Irak ve İran ‘a dağıldı. İran’a dağılan gruplar, PJAK olarak bilinen PKK’nın İran’daki kolunu kurdular.
PKK ve PJAK’ın sıkı bir ilişki içinde olması neredeyse şaşırtıcı görünmemektedir. PJAK’ın bir numaralı ismi olan Abdurrahman Hacı Ahmedi’nin PKK’yla işbirliği içinde olduğu biliniyor. Benzer bir şekilde, PJAK’ın koordinasyon komitesi başkanı İhsan Varya, daha önce PKK’nın bölge yetkilisiydi. Mayıs 2006’dan ölümüne kadar PJAK’ın başkanlığını yapan Akif Zagros PKK’nın önemli bir üyesiydi. Yine PJAK’ın kadın kolu olan “Doğu Kürdistan Kadın Birliği” (YJRK) Başkanı Gülistan Doğan bir PKK üyesiydi. Ayrıca PJAK’ın parti liderlerini bir araya getiren genel meclisi PKK üyelerinden oluşmaktadır.
PJAK’ın şimdiki lideri Ahmedi, PKK’nın örgütleri üzerindeki etkisinin önemini küçümsemiyor. Ahmedi, Haziran 2006’da Yunan gazetesi Eleftherotypia’daki röportajında PJAK-PKK bağlarıyla ilgili yöneltilen soruya “Biz aynı özü paylaşan kardeş partileriz, birbirimizi destekliyoruz.” şeklinde cevap verdi.
PKK’nın kurucu üyelerinden aynı zamanda halihazırdaki liderlerinden biri olan Cemil Bayık da Kasım 2006’daki röportajında Ahmedi’yle aynı çizgide konuştu: “PKK, PJAK’ın kurucusu ve destekleyicisidir.”
İki grup coğrafi olarak da birbirine çok yakın. PJAK’ın ana kampı, Irak’taki Kandil Dağı’nın güney eteklerindeyken, PKK’nın ana kampı, dağın batı tarafında yer alıyor. Kandil dağını ziyaret eden gazeteciler, PJAK’ın ikamet ettiği bölgeye girebilmek için öncesinde PKK’nın kontrol noktasından geçebilmenin gerekliliğini kaydediyor.
Öcalan’ın Rolü
İki grup arasında ayrıca geniş bir ideolojik örtüşme de söz konusu. Örneğin, PJAK “demokratik konfederalizm”e dayanan bir çizgide ilerlemekte ve bu Türkiye’yi Türk ve Kürt konfederasyonu olarak bölmektedir.
Grubun kurucusu Abdullah Öcalan’ın öne sürdüğü devrimci Marksist/Maoist ayrılıkçı bağımsızlık inancını takip eden yıllardan sonra, PKK’nın 1999’dan beri peşinden koştuğu hedef de tam olarak budur.
Öcalan’ın yakalanmasından sonra PKK, içerideki yasal savunma hakkını sağlamak amacıyla demokratik konfederalizm düğmesine bastı.
Öcalan, PKK’da olduğu gibi PJAK’ın da merkezindeki insan konumunda. Önceden sözü edilen Haziran 2006’daki röportajında Öcalan’ın PJAK’ın gücünü etkileyip etkilemediği sorusuna Ahmedi: “Bizim bütün çabamızı o tanımlıyor.” cümlesiyle karşılık verdi. Gerçekte, PKK’nın karizmatik eski lideri sorgulanamaz engin bir etkiye sahipti.
Mayıs 2007’de, PJAK komutanı Zenar Agri, Amerikalı bir gazeteciye şöyle bir açıklamada bulundu: “Kürtler PKK’dan önce geçmişlerini ve nasıl mücadele edeceklerini bilmiyorlardı. Artık Kürtler, Öcalan’ın bağımsızlık yolunda ilerliyorlar.” Diğer gazeteciler de çok sayıda Öcalan resminin, PJAK yerleşim bölgelerinin duvarlarını süslediğini kaydettiler.
Mart ayında yayımlanan başla bir yazıda da, uluslararası IPS haber ajansı, PJAK’a “Abdullah Öcalan’ın kişiliği üzerine inşa edilmiş bir milliyetçi kült” atfında bulundu. Grup üyelerinden Öcalan’ın faaliyetlerinde yer almaları ve ona saygı göstermeleri bekleniyordu.
İran ve ABD arasında Türkiye
ABD’nin Irak’ı işgalinden bu yana, PJAK ve İran güçleri arasındaki çatışmaların sıklığı arttı. 2006 yılında 15 çatışma kaydedilirken 50 İranlı’nın ve 20 PJAK üyesinin öldüğü belirtildi. En yoğun çatışmalar Nisan ve Mayıs 2006 arasında yaşandı. Bu tarihlerde İran güçleri hem PJAK üyelerinin peşinden Irak’a girdi hem de PJAK ve PKK üyelerinin saklandığı bir bölgeyi bombaladı.
1990’larda Tahran’ın PKK’ya korunaklı bir sığınak sağlaması, laik demokrasisi İran rejimine karşıt bir tutum sergileyen bir ülke olan Türkiye’de problemlere yol açtı. Ancak daha yakın bir tarihte Tahran’ın izlediği yöntem değişmiş görünmektedir. 2003’ten bu yana İran PJAK’la savaşmakta ve Türkiye’nin desteğini almak konusunda gittikçe daha etkili kozlar elde etmektedir.
Bu çabalar PJAK’ın Tahran’la ilgili kavgacı tutumunu açıklamada yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda İran’ın PJAK/PKK sorununa müdahalesinin, Türk toplumunda olumlu yankılar uyandırması sebebiyle başarılı bir kamu iknası olduğu kanıtlandı.
1990’larda olduğunun aksine, Türkler Tahran’ın PKK’yla ve başka konularla ilgili (örneğin İslamcı teröristlerin faili olduğu laik aydın suikastları) desteği hakkında bilgi sahibi olduktan sonra, Türk medyası artık İran’ı, PKK karşısında Ankara’ya destek olan müttefik bir ülke olarak betimlemektedir.
Bu gelişmeler 2007’nin başından itibaren seksen Türk’ün ölümüne neden olduğu düşünülen, Amerika’nın Kuzey Irak’ta PKK karşısındaki tutumunun yetersizliğiyle belirgin bir karşıtlık içinde bulunur.
Şubat 2005’te Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, ABD’nin Türkiye’yle beraber terörle mücadelesi ve PKK’yla karşı Türkiye’ye yardım sözü ile ilgili konuları görüşmek üzere Ankara’yı ziyaret etti. Ancak aynı gün İran, PKK’nın İran’daki kamplarını bombaladı ve Rice’ın öfkesini üzerine çekti. Bir Türk gazetesi konuyla ilgili kamuoyu düşüncesini yansıtarak “PKK’yla ilgili Amerikalıların sadece konuştuklarını, İranlıların ise harekete geçtiğini” iddia etti.
Bu etmenler ışığında 2006 Transatlantik Eğilimler anketinde görüldüğü üzere, Türk’lerin yüzde 43’ünün İran’la ilgili olumlu düşünceler ifade etmesi karşısında sadece yüzde 20’lik bir kesimin ABD karşısında benzer duygular ifade etmesi şaşırtıcı değildir. Asıl olarak, İran’ın PJAK karşısındaki savaşı; ABD’nin Türkiye’nin Batı’ya yönelimi konusundaki korumacı siyasetiyle ilgili önemli bir itici güçtür.
Çeviri: YDH
Soner Cagaptay bir doktora öğrencisi ve Washington Enstitüsü’nde Türkiye Araştırma programı’nın yöneticisidir. Zeynep Eroğlu Dr. Marcia Robbins-Wilf öğrencisi ve programda araştırma görevlisidir.