Warning: getimagesize(resimler/icerikler/span-style-font-size-9pt-font-family-verdana-sans-serif-mso-fareast-font-family-simsun-mso-bidi-font-family-times-new-roman-mso-ansi-language-tr-mso-fareast-language-zh-cn-mso-bidi-language-ar-sa-uluslararasi-filistin-konferansi-nin-basarili-olma-sansi-sp): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/detay.php on line 18
<SPAN style="FONT-SIZE: 9pt; FONT-FAMILY: 'Verdana','sans-serif'; mso-fareast-font-family: SimSun; mso-bidi-font-family: 'Times New Roman'; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: ZH-CN; mso-bidi-language: AR-SA">Uluslararası Filistin Konferansı’nın Uluslararası, Filistin, Konferansı’nın, " /> Uluslararası, Filistin, Konferansı’nın, " /> Uluslararası Filistin Konferansı’nın " /> Uluslararası Filistin Konferansı’nın " /> Uluslararası Filistin Konferansı’nın " /> Uluslararası Filistin Konferansı’nın "> Uluslararası, Filistin, Konferansı’nın, ">

Warning: getimagesize(resimler/reklam/dasfa.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/reklam.php on line 16

banner1


Uluslararası Filistin Konferansı’nın

Uluslararası Filistin Konferansı’nın "> img
Uluslararası Filistin Konferansı’nın YDH

YDH-ABD Başkanı George Bush’un önerisiyle gündeme gelen Filistin konferansının başarı şansını ve Hamas’ı devre dışı bırakmaya çalışan gelişmelerin ne ölçüde sonuç vereceğini arkadaşımız Faruk Bayraktar analiz etti. Değerli araştırmacı ve yazar Faruk Bayraktar, haftalık analizleriyle Yakındoğu Haber’de olacak.

Filistin, şu an taraflardan birinin sahip olduğu otoriteyi kaybetmeyi hazmedememesi nedeniyle fiilen ikiye bölünmüş durumda.

Hamas’ın geçen sene yapılan genel seçimleri ezici bir çoğunlukla kazanması, yıllardır elinde tuttuğu iktidarı kaybeden ve Filistin davasını neredeyse kendisiyle özdeşleştirmeyi başarmış el-Fetih’in hazımsızlığı ve inadı Filistin’i şu anki konumuna getirmiş bulunuyor.

Bu bölünmüşlük ve zaaf halini fırsat bilen ABD Başkanı George Bush, derhal bir Uluslararası Filistin Konferansı düzenleme kararı aldı. Sadece bu bile ABD’nin ve Bush yönetiminin Filistin’de gerçek bir barış istemediğini göstermeye yeterli.

Filistin’in zayıf durumundan yararlanarak yapılacak bir barışı oldu bittiye getirebileceklerini ve İsrail-Filistin anlaşmazlığını bu şekilde nihai olarak çözümleyeceklerini sanıyorlar. Halbuki tarih, bu tür oldu bittiye getirilmeye çalışılan anlaşmaların bir süre sonra ne kadar büyük tahribatlar yarattığını ve eskisinden daha büyük yıkımları beraberinde getirmesinin örnekleriyle dolu. Adil ve kapsamlı olmayan hiçbir barış tarihte kalıcı olamamış.

Almanya’nın 1. Dünya Savaşı’ndan sonra ağır bir tazminat yükü altına sokulduğu Versaille Antlaşması’nın bir anlamda 2. Dünya Savaşı’nın çıkma sebeplerinden biri olduğunu herkesçe bilinir.

Bütün savaş masraflarının Alman halkının omzuna yüklendiği, sınırdaki değerli maden yataklarının savaşı kazanan Fransa’ya verildiği ve her şeyden önemlisi Almanların ulusal onurunun ayaklar altına alınarak bağımsızlığını hiçe sayan maddelerin eklendiği Versaille Anlaşması, bütün dünyayı büyük bir felakete sürükleyen 2. Dünya Savaşı’nın çıkmasına yol açmıştır. Tarih, adil ve kapsamlı olmayan barış anlaşmalarının hiçbir zaman, huzur, güven ve istikrar getirmediğini birçok örnekle ortaya koymaktadır.

Bu konferansın niçin başarılı olamayacağına gelince bununla ilgili çok sebep saymak mümkün. Aslında İsrail gazetelerinin bile görev süresi sona ermek üzere olan bir Başkan’ın Filistin-İsrail anlaşmazlığına ilişkin ciddi bir çözüm getirme imkanının olmadığını ifade etmesi bile bunu kanıtlamak için yeterlidir. İsrail’deki gazetelerin önemli bölümü bu konferansı Bush’un bir veda toplantısı olarak görmekteler.

Ancak yine de İsrail basın organlarını bile ikna etmeyen bu barış girişiminin neden başarısız olmaya mahkum olacağına ilişkin nedenleri anlatmaya geçelim.

En önemli neden anlaşma şartlarının, Filistin halkını tatmin etmemesi. Bush’un düzenlemeyi planladığı konferans Oslo çizgisinde olacak. Halbuki Madrid Konferansı ve Oslo ile birlikte başlayan süreçte Filistin halkı kayda değer hiçbir hak elde edemedi.

İşgal altında yaşama olgusu değişmedi. Filistinlilerin refah seviyesinde artış olmadı. Kudüs’ün statüsü, mültecilerin dönüş hakkı ve bağımsız bir Filistin Devleti gibi hususlarda en ufak bir değişiklik yaşanmadı. Gazze ve Batı Şeria’ya yönelik olarak uygulanan kuşatma ve ambargo katmerleşerek artmış durumda. Tüm bu unsurlar, Filistin halkının Oslo sürecine olan güvensizliğinin nedenleri. Nitekim bu güvensizliği nedeniyle yıllardır Filistin mücadelesiyle özdeşleşmiş bir hareket olan el-Fetih yerine genel seçimlerde oyunu Hamas’a vermeyi tercih etti.

Bu konferansın başarısız olma nedenlerinden bir diğeri ise seçimlerde yüzde 60’ın üzerinde oy alan Hamas’ın dışlanmasıdır. Filistin halkının önemli bir bölümünün yok sayıldığı ve Filistin gibi Ortadoğu’daki dengeleri belirleyen bir hususta bölgenin kaderini belirleyecek konularda önemli kararlar almak ne kadar mantıklı?

Uluslararası toplumun da bu konularda önemli tepkileri olacaktır. Nitekim Avrupa Birliği ülkelerinde gelen diyalog çağrılarının, Fransa Cumhurbaşkanı Nicalos Sarkozy’nin, İtalya Başbakanı Romano Prodi’nin Hamas’la irtibata geçilmesi yönündeki açıklamaları, Rusya’nın Hamas’la doğrudan görüşmeler yapması ve Putin’in ABD’nin Filistin politikalarına eleştirisi, uluslararası toplumun hoşnutsuzluğunun en önemli göstergelerinden biri.

Bir başka neden ise ABD Başkanı George Bush’un Filistin’e ilişkin bu tür bir konferansı altyapısı oluşmuş ve olgunlaşmış bir sürecin sonunda değil de zoraki, biraz da giderayak düzenliyormuş izlenimi vermesidir. Görüşmelere katılma yönünde arzulu gibi görünen taraflarda dahi bu tür bir psikolojinin bulunduğu inkar edilemez. Bush, başkanlık görev süresi sona ermeden önce son bir kez uluslararası bir toplantıya imza atmak, önemli bir olaya damgasını vurmak istiyor. Kendisinde sonraki yönetimin Filistin konusundaki tavrının ne olacağını çok da umursamıyor. Muhtemelen bir sonraki yönetim tarafından değiştirilecek bir politik çizginin taraflarca benimseneceğine ve uzun soluklu olacağına inanmak için biraz değil baya saf olmak gerekiyor.

Bu konferansla ilgili bir diğer önemli husus ise Filistin’le ilgili nihai konuların bu konferansta görüşülüp görüşülmeyeceğidir. Bu konuda çelişkili haberler gelmekle birlikte, konferansın katılımcıları nihai konuların yani Kudüs’ün durumu, Mültecilerin geri dönüş haklarının verilmesi ve Bağımsız bir Filistin Devleti gibi konularda görüşmelerin ele alınacağını söylüyorlar.

Ancak özellikle İsrail tarafından gelen açıklamalarda bunun için henüz vaktin erken olduğunu ifade eden beyanatlar veriliyor. Ehud Barak son dönemde bağımsız Filistin devleti için birkaç sene daha gerekeceğini açıklamıştı. Bu konularda İsrail’in yıllardır süren oyalama taktiğinde herhangi bir değişme olacağı beklenmiyor. Çünkü İsrail, nihai konuların hiçbir zaman ciddi bir şekilde ele alınmasını istemez.

İsrail’in tavırlarına genelde ya Cenevre Belgesi’nde öngörüldüğü gibi Filistinlilerin dönüş hakkında vazgeçilmesini öngören gayrı ciddi bir görüşme arayışı hakimdir ya da süresiz bir erteleme çabası görülür. Çünkü İsrail yönetimi, çok iyi bilir ki, diasporadaki 5 milyon Filistinlinin ülkelerine dönüşü, İsrail’in sonu anlamına gelir.

İşte tüm bu nedenlerden dolayı Bush’un düzenlemek istediği uluslararası konferansın başarı şansı çok düşüktür.

Faruk Bayraktar



Makaleler

Güncel

Hava Durumu