Warning: getimagesize(resimler/icerikler/span-style-font-size-9pt-font-family-verdana-sans-serif-mso-fareast-font-family-times-new-roman-mso-bidi-font-family-times-new-roman-mso-ansi-language-tr-mso-fareast-language-tr-mso-bidi-language-ar-sa-mso-bidi-font-weight-bold-hamas-in-sorunu-el-fetih-in): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/detay.php on line 18
<SPAN style="FONT-SIZE: 9pt; FONT-FAMILY: 'Verdana','sans-serif'; mso-fareast-font-family: 'Times New Roman'; mso-bidi-font-family: 'Times New Roman'; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-bidi-font-weight: bold">H H" /> H" /> H" /> H" /> H" /> H"> H">

Warning: getimagesize(resimler/reklam/dasfa.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/reklam.php on line 16

banner1


H

H"> img
H YDH

YDH-El Cezire televizyonundan Muhsin Salih, aşağıdaki analizinde Hamas ve el-Fetih’in Filistin sorununun çözümüne ilişkin yaklaşımlarına ve sahip oldukları programa değiniyor.

YDH-El Cezire televizyonundan Muhsin Salih, aşağıdaki analizinde Hamas ve el-Fetih’in Filistin sorununun çözümüne ilişkin yaklaşımlarına ve sahip oldukları programa değiniyor.

Hamas veya El Fetih’in karşı karşıya olduğu sorunlardan bahsederken konuyu gerçek çerçevesiyle ele almak gerekiyor.

Bu noktada şu yahut bu tarafı suçlamayla uğraşmak insaflı bir davranış değildir. Kuşkusuz her iki hareket de Filistin davası ve Filistin halkı için çokça fedakârlıkta bulunmuştur.

Sorunun aslı İsrail işgali ve İsrail’in izlediği katliam, yıkım, tutuklama, kuşatma, Filistin halkını aç bırakma ve topraklarını yahudileştirme politikasıdır. Dolayısıyla en büyük sorun, işgalden kurtulma yöntemiyle ilgilidir.

Bu noktada her iki hareketin birbirinden farklı programları vardır. El Fetih’in programı “barış planı”, Hamas’ın programı ise “direniş çizgisi”ne dayanmaktadır. Bu noktada eğer sorunlardan bahsedilecekse her iki tarafın kendi programını bulunduğu şartlar içerisinde nasıl yürüttüğü ve programının önündeki engeller çerçevesinde olmalıdır.

Ayrıca sözkonusu sorunlar, iç sıkıntılar, deneyimsizlik, kötü yönetimle birleşmesi durumunda daha da zor bir hal almaktadır.

Kimileri Filistin sahasını, Hamas’ın idare ettiği hükümet krizine yoğunlaşarak tasvir etmektedir. Oysa bu genel fotoğrafı kaybeden bir bakış açısıdır.

Hamas’ın sorunu...

Hamas’ın karşı karşıya bulunduğu üç ana sorun vardır:

Bunlardan birincisi, yönettiği Filistin hükümetidir ki bu hükümet hem siyasi rakipleri (özellikle de Filistin yönetimi ve El Fetih) hem de kendisini kabul edilir bir taraf olarak görmeyen Arap ve uluslararası çevrelerle sorun yaşamaktadır; türlü kuşatmayla karşı kaşıyadır.

İkinci sorun iktidarla direniş çizgilerini bir arada tutma sorunudur.

Üçüncüsü ise yeni ve kapsamlı bir intifada başlatmak için uygun olmayan yerel şartlardır ki bu da Hamas’ı en azından şu süreçte politik seçeneklerle daha fazla baş başa bırakmaktadır.

Şu halde Hamas’ın karşı karşıya bulunduğu soruna dikkat edilirse bu sorunun sürecin ve şartların yönetimiyle ilgili olduğu; Hamas’ın yapısıyla alakalı olmadığı görülür.

Bununla birlikte ömrü birkaç ayı geçmemiş hükümete türlü türlü baskılar yapılmış; ancak hareket hiçbir ilkesinden vazgeçmemiştir. Yine yönetimi boyunca mali, siyasi ve idari yolsuzluklardan uzak şeffaf bir yönetim örnekliği göstermiştir.

Hamas’ın karşı karşıya bulunduğu sorun ne yasallığı ne hükümetinin deneyimi (1. Hamas hükümetinde 22 Bakan’dan 14’ü doktora sahibidir) ne de şeffaflığıyla ilgilidir. Krizin nedeni İsrail ve Amerikan diktelerini ve şartlarını yanıtsız bırakmasıdır.

Diğer yandan güçlü bir Filistinli rakibi vardır. Bu rakip, Filistin yönetimini, FKÖ liderliğini elinde tutmakta; güvenlik güçlerini kontrol etmekte; birçok hükümet görevlisi bu çizgiyi benimsemekte; Hamas hükümetini devirerek en kısa sürede yerine geçmeye çalışmaktadır.

Hamas’ın rakibi yönetim başkanlığının yetkilerini kullanarak, bakanlık ve devlet kurumlarında emirlere itaat etmeyerek, güvenlik sorunları çıkararak kolaylıkla hükümetin işleyişini durdurabilmektedir.

Yasal olarak Filistinlilerin Batı Şeria ve Gazze’deki kamu hizmetlerini yürütmesi Filistin hükümetinin sorumluluğudur. Oslo anlaşmasına göre İsrail’i tanıması ve onunla pazarlıkları yürütmesi gereken kurum Filistin yönetimi değil FKÖ’dur.

Yine Oslo ve sonraki anlaşmalara El Fetih hareketi uymamıştır. Oysa Hamas ve hükümetinden bu anlaşmalara uyması beklenmiştir.

Bir diğer ifadeyle İsrail-Amerikan (bir ölçüye kadar da Arap) kuşatması, yasal dayanaktan yoksundur. Oslo Anlaşması ilkelerine göre de durum böyledir. Bu kuşatmanın tek nedeni Hamas’ın hükümette bulunmasıdır.

Dolayısıyla ulusal birlik hükümeti anlamsızdır. Bunun tek anlamı İsrail-Amerikan şartlarına uyulmasıdır. Hamas hükümette tek bir üyeyle dahi yer alacak olsa bile durum değişmez. Nitekim bu gerçeği Amerikalılar New York ziyaretinde Mahmud Abbas’a söylemişlerdir.

Hamas’ın Arap inisiyatifini reddetmesi de Arap ülkeleriyle yaşadığı soğukluğun nedeni değildir. Zira bu inisiyatifi İsrail ilan edildiği ilk günde dört saat sonra reddetmiştir. Amerika, AB, Rusya ve BM’den oluşan Ortadoğu dörtlüsü de bu inisiyatifi es geçmiştir. Kısa bir süre sonra da Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, barış sürecinin öldüğünü ilan etmiştir.

Ancak Hamas’ın temsil ettiği direniş çizgisi, İslami projesi, Müslüman Kardeşler kökenli oluşu ve Amerika’nın Arap ülkelerine baskısı Hamas’ı Arap çevresinden uzaklaştıran gerçek nedenlerdir.

Hamas’ın krizi, İsrail ve Amerikan şartlarına karşı durmasıdır ki bu bir suçlama nedeni değil doğru davranış alametidir.

Eğer Hamas sorununu hükümet idaresi konusunda yeteneksizlikle ve memur maaşlarını ödeyememesiyle açıklanacaksa Hamas’ın hükümeti bırakması sorunu çözecektir. Böylece Hamas direniş hattına dönecek; Filistin meclisi üzerinde gözetimci rolüne devam edecektir.

Ancak Hamas da hükümetten çekilmesini isteyen eleştirmen ve destekleyicileri de sorunun hükümet yönetimiyle ilgili olmadığını anlayacaktır. Bilakis sorun Hamas’ın varlığı, programı ve direnişçi çizgisidir.

İsrail ve Amerika’yı razı edecek herhangi bir yeni Filistin hükümetinin görevi barış çizgisini ve yol haritasını planını izlemek olacaktır. Bunun sorunucu olarak da terörle mücadele edilecek ve direnişçilerin silahı toplanacaktır. Bu da Filistin’i yeni mücadele ve krizlerle başbaşa bırakacaktır.

Hamas’ın krizine neden olan programı halk tabanında bulduğu desteğin nedenidir! Hamas’ın direniş çizgisini sürdürmesi ve İsrail’i tanımayı reddetmesi Filistin, Arap ve Müslüman halklar nezdindeki itibarını artırmaktadır.

Her halükarda Hamas şu anki sürecin, kazanımlar elde etme değil fedakârlık dönemi olduğunu bilmektedir. Bu da kendi içinde sağlam durmasını, dinamik olmasını ve yolsuzluk yahut tavizlere bulaşmamasını beraberinde getirmektedir.

El Fetih’in sorunu

El Fetih’in yaşadığı soruna dikkatle bakan biri El Fetih’in içinde bulunduğu durumun Hamas’ınkinden çok daha zor olduğunu görecektir. Zira El Fetih öncelikli olarak örgüt yapısı itibariyle gerçek bir sorunla karşı karşıyadır. Kendi içerisinde bölünmüş; çekişmeler suikast ve tasfiye faaliyetlerine kadar varmıştır.

El Fetih, 1989’dan beri genel kongresini düzenleyememiştir. İç seçimlerinde, parlamentoda kendisini kimlerin temsil edeceğini seçerken hiç de kendisine yakışır gelişmeler yaşanmamıştır. Birçok üyesi Yaser Arafat’ın tek başlılık ve diktatörlülüğünden şikayet eder olmuştur. Ancak bu şikayetler Arafat’ın vefatından sonra daha da artmıştır.

El Fetih’in ikinci sorunu kendi direniş hazinesini tüketmeye başlamasıdır. El Fetih Batı Şeria’nın Batısında vatanı kurtarma amacıyla doğmuştur. Oysa bu hedeften taviz vermiş; lider kademesi İsrail’in varlığı tanımış ve Filistin topraklarının yüzde 77’sinin işgalini tanışmıştır. Terörle mücadele edeceğini ilan eden El Fetih, Oslo Anlaşmasını imzalamış ve barış akımının başını çekmiştir. İsrail’e verdiği sözler doğrultusunda direniş hareketlerini ezmek zorunda kalan El Fetih içerisinde İsrail’le siyasi, ekonomik ve güvenlik ilişkileri bulunan gruplar doğmuştur.

Şüphesiz El Fetih’e bağlı Aksa Şehitleri Tugayları grubu intifadaya etkin biçimde katılmıştır. Ancak artık El Fetih eskisi gibi değildir. (El Fetih yanlıları 20. yüzyılın 70’li yıllarına kadar Filistin davası için verilen şehit ve esirlerin yüzde 80’ini oluşturmaktadır) Artık direniş programı da karışmış; barış projesi ve İsrail’le ilişkilerle karışmıştır.

El Fetih’in üçüncü sorunu birçok üyesinin yolsuzluk olaylarına karışmasıdır. Özellikle de Filistin yönetiminde makam ve mevki elde eden üyelerde bu durum görülmektedir.

El Fetih’in birçok yolsuzluk dosyası vardır. Filistin parlamentosunun 1997 yılı raporunda 326 milyon doların çalındığı vurgulanmıştır. Bu Filistin gibi ufak bütçeli bir yönetim için çok yüksek bir rakamdır. Bu sonuç meclisin hükümete olan güvenini yitirmesine sebep olmuştur. (Güven oylamasında 56 oya karşı 1 oy verilmiştir) Ancak başkan yeni hükümetini kurduğunda yolsuzlukla suçlanan ana simaları aynı makamlarda tutmuş; yalnızca ufak değişiklikler yapmıştır.

5 Şubat 2006 tarihinde Filistin yargısı 50 yolsuzluk davasını gündeme getirmiş; Bu davalarda 700 milyon doların kaybedildiğini açıklamıştır. Filistin çimentosunun yeni yerleşim birimleri ve bölücü duvarın yapımında kullanılmak üzere İsraillilere satılması rezaleti ise meşhur olmuştur. Bu skandala birçok El Fetih ve Filistin yönetimi lideri karışmıştır.

El Fetih’in başında bulunduğu yönetimde yolsuzluk yapıldığına dair ortak kanaat Filistinlilerin taşıdığı en büyük ortak kanaatti. Kamuoyu yoklamalarında bu oran yüzde 81’lere varmıştı.

Bu durum Muhammed Cihad gibi El Fetih liderlerinin “Arafat çevresini hırsız ve soyguncularla doldurdu” demesine yahut Hisam Hızr gibilerinin Ebu Ammar’ın çevresindekilerini “mafya çetesi” olarak nitelemesine neden oldu.

Belki de Hamas’ın parlamento seçimlerini kazanmasındaki en büyük neden El Fetih bizzat neden olduğu yolsuzluklardı. Bu durum El Fetih içerisindeki temiz ve şeffaf üyelere El Fetih evini temizleme sorumluluğunu dayatıyordu.

El Fetih’in yönetim tecrübesi dördüncü olarak ne siyasi, ne ekonmik, ne de güvenlik dosyaları açısından ümit verici değildi. Nitekim tüm bu dosyaların bu makalede değerlendirilmesi mümkün olmayan bir iştir.

El Fetih, yönetim boyunca particilik yapmaktan da kaçınmadı. Siyasi, idari ve güvenlik makamlarına kendi adamlarını doldurdu. Bu da El Fetih içerisine birçok çıkar çevrelerinin girmesine, El Fetih saflarına sızılmasına neden oldu.

Burada sadece El Fetih yönetimi dönemi kamuoyu araştırmalarına işaret etmek istiyorum. Sadece yüzde 20-30 Filistin’deki yönetimin demokratik olduğunu düşünüyor; sadece yüzde 20’si basın özgürlüğünün bulunduğuna inanıyor. 2003 yılında yapılan bir kamuoyu yoklamalarındaysa Gazze Şeridi ve Batı Şeria sakinlerinin yüzde 61.4’ü yönetimi kötü ile çok kötü şeklinde değerlendiriyordu.

1999 yılı Haziran ayında yapılan bir kamuoyu yoklamasında Filistinlilerin yalnızca yüzde 4’ü iş bulmak için “torpil”e ihtiyaç duymadıklarını düşünüyordu. Yüzde 54’ü ise 1993 Oslo Anlaşması’ndan sonra ekonomik durumlarının daha da kötüleştiğine inanıyordu.

Bu satıları okuyanlar Nablus’taki Filistin Araştırma ve Etütler Merkezi ve Kudüs Basın Merkezi verilerine bakabilir; daha fazla bilgi sahibi olabilir.

Tüm bunların anlamı Hamas hükümetinde bir sorun varsa bile Filistinlilerin eski niteliklerini taşıyan El Fetih hükümetiyle de mutlu olmayacağıdır.

Beşincisi, Hamas’ın direniş çizgisini izlemesi ve İsrail’i tanımamasının hükümet sorununa yol açtığını düşünsek bile El Fetih’in barış seçeneğini benimsemesinin kendi hükümet krizini yarattığını söylemeliyiz.

Zira barış seçeneği, ufkun kararması ve büyük başarısızlık anlamı taşıyor. Nitekim Filistin’deki kızgınlık Aksa İntifadası’nın başlamasına neden oldu. İsrail tarafının barış sürecini Kudüs’ün yahudileştirilmesi ve yeni yerleşim birimleri kurulması doğrultusunda kullanması, direnişin terör gibi gösterilmesi, İsrail’in kendisine Arap ve uluslararası arena yasallık kazandırmaya çalıştırması, Filistin tarafını zayıflatmaya çalışması hep bu intifadayı tetikleyen gelişmeler oldu.

Dolayısıyla Hamas hükümetini düşürme konusunda acele eden El Fetih yanlıları boş bir topu ellerine alacaklarını bilmeliler. Bu durumda onların sorunu daha da büyüyecek. Kendi içerisinde bölünmeler, yolsuzluklar yaşayan El Fetih, barış yolu da kapalıyken kendisini nasıl pazarlayacak? Barış karşılığında direniş hareketlerinin ezilmesi talep edildiğinde ne yapacak?

Filistin’deki durum bu şekilde çok fazla devam edemez; barış sürecinin başarısızlığı kendisini yeni bir intifada olarak güçlü suretle sahaya taşıyabilir ve Hamas daha güçlü ve daha geniş tabanlı bir hareket olarak geri dönebilir.

Son olarak Filistin dosyasının yönetiminin Hamas’ın elinden El Fetih’e geçmesi yeni sorunlara yol açacaktır. Zira sorunun kökü işgalde, müttefiklerinde ve Arap-İslam ülkelerinin ezik tavırlarında yatmaktadır.

Dolayısıyla Filistinliler kendi ulusal ve İslami kriterleri çerçevesinde birleşecekleri bir program üzerinde anlaşmalıdır; İsrail ve Amerikan kriterlerine boyun eğmemelidir.

Bu da Filistin’de bir ulusal birlik hükümetini herkes için zorunlu kılmaktadır. Bu noktada kimse diğer tarafı devirmeye çalışmamalı; ortak düşmanla mücadele edilmelidir.

Çeviri: Yakındoğuhaber



Makaleler

Güncel

Hava Durumu