SAAF-ABD’de savaş ve silah konusunda çalışmalar yapan en güçlü Yahudi lobisi olan JİNSA, el-Kaide’nin Irak’taki rolü ile
SAAF-ABD’de savaş ve silah konusunda çalışmalar yapan en güçlü Yahudi lobisi olan JİNSA, el-Kaide’nin Irak’taki rolü ile ilgili ilginç bir değerlendirmede bulundu. Jinsa’nın 577 sayılı raporunu arkadaşımız Tuba KARASU çevirdi.
“Amerikan kuvvetlerine hizmet etmenin zamanı geldi”
2,500’üncü Amerikan askerinin, Irak’taki terörizm karşıtı savaşta kendini ülkesi için feda etmesini çok ciddi bir biçimde izledik. Başkan Bush, Bağdat’ta başarılması gereken hedefi tanımlarken “Bu ülkenin kendini yönetebilmesi, geliştirmesi, koruması ve teröre karşı yapılan savaşlarda bir müttefik olabilmesi”nden bahsetmiştir. Bazıları operasyonların biçimi ve zamanının çok uygunluğu konusunda tartışabilirler, ancak bu görev çok şerefli ve başarılı olunduğunda hem Irak hem ABD hem de Büyük Orta Doğu için çok yararlı olacaktır.
Burada ardından yas tutulmayan Ebu Musab el-Zarkavi’nin de bir görevi vardı. Ve hiç şüphesiz ki bu görev, halefine devredildi. Zarkavi’nin vurulduğu, çok güvenli olduğu söylenen; ancak hiç de öyle olmayan evde bulunan bir dokümana göre Zarkavi son zamanlarında şunlardan bahsetmekteydi:
Şiiler ve Amerikalılar arasında bir savaş.
Şiiler ve seküler nüfus arasında bir savaş.
Şiiler ve Kürtler arasında bir savaş.
Ahmed el-Halabi ve taraftarları ile İyad Allavi ve taraftarları arasında bir savaş.
el-Hekim’in grubu ve es-Sadr’ın grubu arasında bir savaş.
Körfez’deki Irak Şiileri ve Arap Sünnileri arasında bir savaş.
Amerika ve Iran arasında bir savaş. (Amerikalılar ile İranlılar arasında olabilecek en güzel şeyin de bu olduğunu fark ettik)
Şu halde el-Kaide’nin misyonunun şu olduğu ortaya çıkıyor: Terörizmin geliştiği yerlerde kaotik bir atmosfer oluşturmak. Bu misyon; Irak’taki Sünni azınlığın yönetimi almasını, Irak ve İran’daki Şii nüfusunun yok edilmesini ve Amerikan güçlerinin bir köşeye çekilmesini sağlamak gibi sonuçlar doğurabilir. Amerikan güçlerinin etkisiz bırakılması çok önemli bir misyondur; çünkü Zarkavi, Irak için “Amerikan güçlerine hizmet etme zamanı başlamıştır” diyerek, Amerika’nın Irak üzerindeki etkisini kabullenmiştir.
Biz de böyle umuyoruz. Aslında bu savaş, çok uzun bir geçmişe sahiptir. İlk önce 1973’te Filistin’in Kara Eylül’ünde Amerikan diplomatları öldürülmüştür. Ardından Amerikan çıkarlarına karşı açılan ilk İran savaşı 1979’da, bizim elçiliğimize ve personeline saldırı ile başlamıştır. Bin-Ladin’in fetvası da 1988’de verilmiştir. Savaş sırasında değişik teolojik ya da ulusalcı kurumlar tarafından desteklenen üç ayrı deklarasyon vardır. Ancak bunların hepsi Batı’nın saygı duyduğu sivil özgürlükler, insan haklarının (kadın hakları, hukuk kuralları, ilerleme ve hoşgörü dâhil) eksikliğinden ve tekfir mekanizmasından kaynaklanmaktadır. Biz de ancak 2001’deyken ulusumuzun saldırı altında olduğunu fark ettik. Ve 2003’te de İslam Dünyası kaynaklı zulüm ve saldırılara karşı açılan büyük savaşa girdik. Bu savaşta Irak’taki görevimizi başarmak ve Zarkavi’nin emellerine ulaşmasını engellemek için gücümüzü iki katına çıkarmalıyız.