Warning: getimagesize(resimler/icerikler/span-style-font-family-verdana-sans-serif-font-size-9pt-mso-fareast-font-family-calibri-mso-fareast-theme-font-minor-latin-mso-bidi-font-family-arial-mso-bidi-theme-font-minor-bidi-mso-ansi-language-tr-mso-fareast-language-en-us-mso-bidi-language-ar-sa-bu): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/detay.php on line 18
<SPAN style="FONT-FAMILY: 'Verdana','sans-serif'; FONT-SIZE: 9pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: EN-US; mso-

Warning: getimagesize(resimler/reklam/dasfa.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/reklam.php on line 16

banner1


  • Kategori: ANALİZLER
  • 01 Ocak 1970
  • By YDH
  • 14736 görüntülenme
  • img
    YDH

    YDH- İranlı yazarlardan Fuad Sadıki, ayendenews adlı internet sitesi için kaleme aldığı yazısında İran hükümetinin ve iktidara yakın çevrelerin devrime ve sisteme önemli katkılarda bulunmuş devlet adamlarından dini otoritelere, gazetecilerden siyasilere kadar geniş bir kesimi “düşman” olarak nitelemesini eleştiriyor.

    YDH- İranlı yazarlardan Fuad Sadıki, ayendenews adlı internet sitesi için kaleme aldığı yazısında İran hükümetinin ve iktidara yakın çevrelerin devrime ve sisteme önemli katkılarda bulunmuş devlet adamlarından dini otoritelere, gazetecilerden siyasilere kadar geniş bir kesimi “düşman” olarak nitelemesini eleştiriyor.

     

    Farsçada son derece öğretici bir darbımesel var: “Birini tanımak için onun düşmanlarını tanı.”

     

    Bu darbımesel İmam Ali’nin “eşya zıddıyla tanınır” veciz sözünden çıkarılmış olsa gerek.

     

    Karışık ve bunalımlı şartların hakim olduğu bu günlerde her yetkili veya yetkisiz, kendinde “filan kişi rejimin düşmanıdır, filan şahıs veya grup rehberin düşmanıdır, şu devlet yetkilisi teröristlerden daha beterdir” diye bağırıp çağırma hakkı görmektedir.

     

    Hükümet, ya da bazı kurumlarla ilişkili bazı arkadaşlar tarafından hazırlanan bu kara listeye şöyle bir baktığımız zaman Mir Hüseyin Musevi’den Ekber Haşimi Rafsancani’ye, Muhsin Rızai’den Ali Laricani’ye, hatta Ayetullah Sanii, Ayetullah Musevi Erdebili, Ayetullah Cevadi Amuli ve Ayetullah Ustadi gibi taklit mercilerinden, Ayetullah Emced ve Ayetullah Emini gibi büyük alimlere kadar birçok kişinin bu listede olduğunu görüyoruz.

     

    Elbette, Muhammed Hatemi, Mehdi Kerrubi, Ayetullah Musevi Hoini gibi şahıslarla Katılım Cephesi ve İslam İnkılabı Mücahitleri gibi grupların adı çok daha önceden bu listede yerini almıştı.

     

    Yapılan son tutuklamalar kapsamında Muhammed Ali Ebtehi gibi ılımlı ve muhafazakar simaların, Said Heccariyan gibi bedensel sakatlığı bulunan bir şahsın, İbrahim Yezdi gibi hasta ve yaşlı bir adamın tutuklanmış olması bu bakış açısına bir güvenlik boyutunun hakim olduğunu gösteriyor.

     

    70 seçkin akademisyenin, bir kuryenin, bir dizgicinin ve bir gazeteye bilgisayar malzemeleri satan bir satıcının tutuklanması benzer bir durumu ifade ediyor.

     

    Hatırlıyorum da 1999-2000 yıllarında “Milli Mezhebiler” (İbrahim Yezdi liderliğindeki Özgürlük Hareketi/YDH) dosyası kapsamında bu hareketten birçok yaşlı kişi darbecilik suçlamasıyla tutuklanmıştı. O dönemde rejimi gerçekten düşünen birçok kişi bu tür davranışların rejimin itibarının düşürülmesi olarak değerlendirmiş ve İslam Cumhuriyeti gibi güçlü bir rejim için elden ayaktan düşmüş bir grup yaşlı adamın darbeci diye tutuklanıp hapse atılmasının bir afet olduğunu söylemişlerdi.  Sonuçta zaten bu dosyadan da herhangi bir netice çıkmadı.

     

    Şu an da böylesi bir durum ortaya çıktı. Yalnız şu farkla ki, elden ayaktan düşmüş yaşlı muhaliflerin yerine devrime bağlılığıyla tanınan, İslam Cumhuriyetine tarihi hizmetler etmiş seçkin kişilere rejim muhalifi etiketi yapıştırıldı.          

           

    Devrimin değerlerine bağlılığını gereğinden fazla vurguladığı için reformcuların aşırı uçları tarafından alaya alınan Mir Hüseyin Musevi gibi biri, birçok yetkilerine rağmen 8 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde nizamın ya da Rehberin yazılı ya da fiili kırmızıçizgilerini aşmayan bu yüzden de reformcuların en sert eleştirilerine ve hakaretlerine maruz kalan Muhammed Hatemi gibi biri, ya da dünyanın birçok yerinde İslam Cumhuriyetinin adıyla birlikte tanındığı Haşimi Rafsancani gibi biri, rejimi korumak için birçok suçlamalara katlandı.

     

    İslam Cumhuriyeti’nin tarihinde siyasetle veya güvenlikle ilgili en önemli görevlerde bulunan Muhsin Rızai ve Ali Laricani’nin durumu da bu şekildedir.

     

    Ulema ve taklit mercileri konusunda bile iş öyle bir noktaya vardırıldı ki, Velayet-i Fakih’in yaşayan en önemli teorisyenlerinden olan Ayetullah Cevadi Amuli gibi bir şahsa karşı güya kendiliğinden oluşan!! protesto gösterileri düzenlendi. Ayetullah Sanii ve Ayetullah Musevi Erdebili gibi dini otoriteler tehdit ve tahrip edildi. Ayetullah Emini ve Ayetullah Emced gibi simalar da baskı ve hakaretlerden nasibini aldı.

     

    En basit kişisel ihtiyaçlarını bile gideremeyecek kadar hasta ve tekerlekli sandalyeye mahkum olan birini ulusal güvenliğe karşı harekete geçmekle suçlamak bir nizam için afet değil midir?

     

    Halkın Mücahitleri gibi terörist grupları, Batılı istihbarat servislerini, Arap istihbarat servislerine bağlı bazı terörist örgütleri rejimin düşmanı saymak kabul edilebilir ve onur verici bulunabilir; ama rejim karşıtlığının ve düşmanlığının kapsamını devrimin seçkin şahsiyetlerine veya adı sanı belli olmayan sıradan insanlara kadar genişletmenin ne tür bir onuru veya kazanımı olabilir?

     

    Şu soru cevapsız kalıyor: Belirli bazı çevrelerdeki kendilerine bağlı medya, siyaset ve güvenlik organlarından istifade edenler, bu şekilde düşman yaratarak veya kendilerince çizgi belirleyerek rejimi zayıflatmaktan ve yok etmekten başka ne hedef taşıyorlar?

     

    İnkılap Rehberi 13 Recep’te yaptığı konuşmada “dostu bir hatası yüzünden düşman saymayalım” demesine rağmen, nizamın en seçkin şahsiyetlerinin yapmadıkları bir hata yüzünden düşman; hatta Mesud Recevi ve Beni Sadr’dan daha tehlikeli kişiler olarak tanıtıldığına tanık oluyoruz ve hiç kimse de bu tür hakaretlere tepki göstermiyor. (Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Gulam Hüseyin İlham’ın eşi Fatıma Recebi’nin Rafsancani’yi “hilebaz”, Mir Hüseyin Musevi’yi de “kan içici” diye adlandırdığı ve bunları Mecut Recevi ile Beni Sadr’dan daha tehlikeli diye nitelediği yazısına göndermede bulunuluyor/YDH)

      

    Yasal süreçler geçirilmeksizin, resmi teyit olmaksızın, herhangi bir hukuki dayanağı olmadığı halde bazı haber ajanslarında sıradan insanların resimleri yayımlanıyor ve bunlar “kaos ve kargaşa çıkaranlar” diye tanıtılıyor, buna da hiçbir savcı veya yetkili organdan itiraz gelmiyor.

     

    Öyle görünüyor ki rejim karşıtları, sistemin kurumlarını birbirine düşürmek, halkı yönetime güvensiz hale getirmek, halkın iş, toplum veya bireysel hayatında güvenliksiz bir ortama düşmesini sağlamak için fitne çıkarmaya kastetse ve bunun için milyarlarca Dolar da harcasa bu aşırı kişilerin ve medyanın son bir ayda yaptıklarından daha etkili bir sonuç alamazdı.

     

    Görünen o ki rejimin iyiliğini düşünenler, güvenlik yetkilileri, ülkede kültür ve basın alanında çalışanlar, mevcut durum konusunda ciddi bir gözden geçirmeye gitmeli ve rejimin kalan itibarını ve onurunu korumak için bu hayasızlara ve hakaretçilere süratle müdahale etmelidir. Çünkü bu hareketlerin müsebbibi olan aşırı uçtaki medya, şahıs veya çevrelerin ödenecek bedel konusunda hiçbir endişeleri bulunmamaktadır. Ancak bunalımlı durumun yatışmasından sonra toplumu kontrol edip yönlendirmesi gereken sistem, rehber ve yönetim, bu tahribatın izlerini fark ettiğinde, güven ve itibar oluşturmak için 20- 30 yıl boyunca harcanan çabaların çoğunun bazı dar görüşlü kişi ve çevrelerin eylemleri yüzünden zarar gördüğünü görecektir.

     

    Çeviren: Alptekin Dursunoğlu

    

    Makaleler

    Güncel

    Hava Durumu