Warning: getimagesize(resimler/icerikler/span-style-font-family-verdana-sans-serif-font-size-9pt-mso-bidi-font-size-11-0pt-mso-fareast-font-family-calibri-mso-fareast-theme-font-minor-latin-mso-bidi-font-family-arial-mso-bidi-theme-font-minor-bidi-mso-ansi-language-tr-mso-fareast-language-en-us-): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/detay.php on line 18
<SPAN style="FONT-FAMILY: 'Verdana','sans-serif'; FONT-SIZE: 9pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-ansi-language: TR; mso-f

Warning: getimagesize(resimler/reklam/dasfa.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/reklam.php on line 16

banner1


  • Kategori: ANALİZLER
  • 01 Ocak 1970
  • By YDH
  • 14717 görüntülenme
  • img
    YDH

    YDH- İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi yazarlarından Claude Kandiyoti, aşırı sağcı Netanyahu hükümetinin politikalarının İsrail’i yalnızlaştırdığını belirterek, hükümete Batı’yı yanına alan bir güvenlik politikası izlemesini öneriyor.

    YDH- İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi yazarlarından Claude Kandiyoti, aşırı sağcı Netanyahu hükümetinin politikalarının İsrail’i yalnızlaştırdığını belirterek, hükümete Batı’yı yanına alan bir güvenlik politikası izlemesini öneriyor.  

     

    23 Haziran Bürksel, Avrupa Komisyonu Dış İşleri Bölümü kendisinin bütün Ortadoğu bölümü elemanları için bir günlük bir seminer düzenledi.

     

    Semirin konusu “Ortadoğu barış sürecinde yaşanan karışıklıklar” oldu. Baş konuşmacı MI-6’nın Oslo sürecinde Filistin güvenlik güçlerinin yapılandırılması ile görevli ajanlarından Alastair Crooke idi. Crooke bu gün Avrupalı, Arapçıların başında geliyor ve Hamas ve Hizbullah gibi Arap örgütleri ve Batı arasında doğrudan görüşmelerin başlamasının güçlü savunucularından birisi.

     

    Bir hafta sonra, UNRWA Belçika Dışişleri himayesinde, kuruluşunun 60. yılını kutladı. Aynı şekilde burada Bürksel’de “Ortadoğu barış sürecinde Filistinli mülteciler” isimli bir oturum düzenlendi; ancak İsrail’in geleceği ile alakalı olan bu konuda bir İsrailli dahi davet edilmemişti.

     

    Çok geçmeden burada, aynı şehirde Crans Montan (Yıllık İsviçre Politikası Konferansı) düzenlendi ve toplantıya, Türkiye Cumhuriyet Başbakanı Recep Tayip Erdoğan, İKÖ Genel Sekreteri Ekmelettin İhsanoğlu ve AB Dışişleri Komiseri Benita Ferrero Waldner gibi isimler davet edildi ve toplantıda Ortadoğu ve Afrika’nın geleceği üzerine konuşuldu.

     

    Leyla Şahidi ile “İsrail-Filistin barış süreci başlıklı toplantı” dört oturum şeklinde yapıldı. AB’ye çok sesli bir Filistin temsilci gurubu gönderilmiş olmasına rağmen İsrail’den kimse yoktu. Bu son dönem AB politika geliştiricileri ile iyi ilişkileri bulunmayan Brüksel’deki İsrailli diplomatlar için sürpriz olmadı.

     

    Zira Avrupalı diplomatlarda şimdiye kadarki Amerikan yönetimlerinden biri gerçekten yeni yerleşim birimlerinin kurulmasını durdurmak ve Filistin ile gerçek anlamda bir müzakerenin başlatılması için İsrail’e baskı uygulayacak şeklinde bir mantık hâsıl oldu.

     

    Başkan Obama henüz doğru bir şey söylemiş değil. Amerika Birleşik Devletleri yerleşim birimlerinin barışa fayda sağlamadığı yönünde bir tavır takınmış durumda. Ayrıca Kudüs’ün statüsü müzakerelerle belirlenecekmiş vs...

     

    Obama bütün bunları sesli ve açıkça söyledi, öyle sessizce ve ima ile söylemedi. Sözün az ya da çok olması önemli değil, zira melodi aynı.

    Başbakan Benjamin Netanyahu, geçen hafta Bar-Ilan Üniversitesi’nde geçen hafta bir konuşma yaptı, belki de birazcık, Avrupa’nın İsrail’in tarihindeki en sağcı hükümetine olan güven eksikliğini ortadan kaldırmak için yaptı; ancak ondan memnun olmadılar.

     

    Bu bağlamda, Başbakan Netanyahu Fransa’yı ziyaret ettiğinde Sarkozy çok açık olarak, İsrail Başbakanı Avigdor Liberman ile Jean-Marie Le Pen ya başka herhangi bir Avrupalı popülist arasında bir fark görmediklerini Netanyahu’ya söyledi.

     

    Şimdi sen “bu Avrupalılar kim olduklarını zannediyorlar” diyebilirsin. Bir İsrailli diplomatın dediği gibi; bizim Avrupa Birliği’ne mesajımız “aşırılık etme, yoksa kendini sürecin dışında bulursun.”

     

    Ancak bunun tersi de doğru olabilir. Ben muhataplarımın dikkatini başka bir gerçeğe çekmek istiyorum. Amerikalılar Avrupa’ya karşı yeni bir yaklaşım geliştirdiler. Üst düzey yöneticiler ve başkana yakın olan bir gurup, Avrupa başkentlerini gezerek Ortadoğu barış süreci ve başka meseleleri müzakere ediyorlar.

     

    Bush’un “ya bizimlesiniz ya da düşmanımızsınız” dönemi geçti artık. Geçtiğimiz mart ayında Henry Siegman ve Brent Scowcroft’un iki partili ABD/Orta Doğu Projesi “İsrail-Filistin iki devletli çözüm için son şans” isimli 16 sayfalık bir doküman yayınladı.

     

    Kısaca, kendilerine Avrupa dengi bir destekçi arıyorlar. Fransa eski Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine’nin başını çektiği bir gurup aydın Irish Times’da açık bir hitap yayınladılar. Onlar Amerika’nın kendi destekçilerini aradığını; ancak bu süreçte kendilerinin avukatlığına ihtiyaçları olmasa dahi bunu iyice içselleştirdiklerini göstermek istiyorlar.

     

    Şimdi eğer Amerika-Avrupa cephesi böyle bir şekil alıyor ise, İsrail hükümeti bu durumda nasıl yol tutulmalıdır. Kime dönmelidir, Liberman’ın Rus dostlarına mı, Çin’e mi, yoksa Mikronezya’ya mı yönelmeli bilmem ki?

     

    13 yıl önce Avrupa’nın Ortadoğu elçilerinden biri olan Ortadoğu’ya Miguel Moratinos, Avrupa-İsrail Formu’nun oluşturulmasına ön ayak olmuştu. Bir dünce kuruluşu olarak kurulan bu kurum Akdeniz’in iki yakasındaki kişileri bir araya getirmek için kurulmuştu.

     

    Moratinos bıraktığında eski İspanya Dışişleri Bakanı yerine geçmişti. Bu kurumun maddi sorunlar ve İsrail’in ilgi eksikliği nedeniyle çöktü. Belki de şimdi İsrail-Avrupa ilişkilerini konu edinmek maksadıyla bu kuruluş yeniden canlandırılmalıdır.

     

    Politik tartışmaların bilgili uzmanlar tarafından yapılması gerektiği kabule şayandır. Zira bu konuda sadece politikacıların, aydınların ve akademisyenlerin konuşması yeterli değildir. Özetle İsrail, dış dünya ile uygun, verimli ilişkiler kurmak için, politikalarını değiştirmek zorundadır.

     

    Netanyahu gerçek barışa ulaşma arzusunda olduğunu söylüyor. Atlantik ötesinde yeni bir politika oluşturuluyor ve Batı sanki tek bir cephe olmuş gibi görünüyor. Ancak İsrail bu durumu bir tehdit olarak göreceğine kendisine yönelik Avrupa başkentlerinde halen var olan görece sempatiden istifade etmelidir.

     

    İsrail bu durumla bir bumerang ile oynar gibi başa çıkmalıdır. İsrail bir marjinalizasyon ile karşı karşıya gelebilir. Önünde iki seçenek var, ya kendini yalnızlaştıracak ya da iki devletli çözüme kucak açıp uygulayacak.

     

    O halde İsrail Batı’yı da yanına alarak kendi güvenliğini sağlamak için çalışmalıdır.

     

    Çeviren: Emrah Kekilli

     

    http://www.haaretz.com/hasen/spages/1100881.html

    

    Makaleler

    Güncel

    Hava Durumu