Warning: getimagesize(resimler/icerikler/span-style-font-family-verdana-sans-serif-font-size-9pt-mso-bidi-font-size-11-0pt-mso-fareast-font-family-ms-mincho-mso-fareast-theme-font-minor-fareast-mso-bidi-font-family-arial-mso-bidi-theme-font-minor-bidi-mso-ansi-language-tr-mso-fareast-language-ja): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/detay.php on line 18
<SPAN style="FONT-FAMILY: 'Verdana','sans-serif'; FONT-SIZE: 9pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: 'MS Mincho'; mso-fareast-theme-font: minor-fareast; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-ansi-language: TR;

Warning: getimagesize(resimler/reklam/dasfa.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/reklam.php on line 16

banner1


  • Kategori: ANALİZLER
  • 01 Ocak 1970
  • By YDH
  • 14716 görüntülenme
  • img
    YDH

    YDH- Tahran Belediye Başkanı Muhammed Bakır Galibaf’a yakınlığıyla bilinen asriran adlı internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Cafer Muhammedi, hükümet yanlısı siyasetçilerle basın organlarının muhaliflerine yönelik “düşman” nitelemesini eleştiren bir yazıya yer verdi.

    YDH- Tahran Belediye Başkanı Muhammed Bakır Galibaf’a yakınlığıyla bilinen asriran adlı internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Cafer Muhammedi, hükümet yanlısı siyasetçilerle basın organlarının muhaliflerine yönelik “düşman” nitelemesini eleştiren bir yazıya yer verdi.   

     

    Düşman İran’ı işgal etmiştir. Bunu ben söylemiyorum. Fars haber ajansı ile Keyhan, Cevan, Ya Lesaret (Ensar-ı Hizbullah’ın yayın organı) ve Pertov gazeteleri ile herkesi düşman gözüyle gören bazı sağcı siyasetçiler söylüyor.

     

    Onların kullandığı dile bir göz atalım: Musevi ile Recevi aynıdır. Kerrubi, CIA ve Mossad’la çalışıyor. Muhsin Rızai Batı’nın piyonudur. BBC ve Amerika’nın Sesi, itirazların liderliğini yapıyor. Reformcular, düşmanın projelerini uyguluyor. Bağımsız basın organları suyun öte tarafından (ABD ve İngiltere’den) emir alıyor. Hatemi su içmek için bile Siyonist George Soros’tan izin alıyor. Haşimi Rafsancani’nin ki zaten durumu belli. Tüm devrimci geçmişlerine rağmen onların tümü yabancılarla omuz omuzalar…

     

    Belli bir siyasi cenahın yayın kuruluşlarının bu söylemine ve bunlara benzer yüzlerce cümlesine şöyle tekrar bir göz atın. “Düşman” ve “düşmana bağlılık” bütün bu sözlerin anahtar kelimeleri…

     

    Elbette ben ülkenin hiçbir düşmanının olmadığını düşünenlerden değilim ve herkesi komplo teorisyenliği ile suçlayanlara da katılmıyorum; çünkü bugün İran gibi bir ülkenin, çıkarları İran’ın çıkarlarıyla örtüşmeyen düşmanları vardır. Ama belli bir grubun, içerideki tüm muhaliflerini düşmana bağlı olarak görmeleri ne gerçeğe uygundur ne de kendilerinden başka kimseyi Müslüman görmeyen bu beylerin sürekli olarak dem vurdukları dine, imana ve takvaya uygundur.

     

    30 yıllık nizamın 24 yılında İran İslam Cumhuriyeti’nde hükümet başkanlığı yapan Musevi, Rafsancani ve Hatemi gerçekten düşmanın piyonu ise –tabi, geçici hükümette bulunan Milli Mezhebiler de bu kapsamdadır- o zaman bu, şu anlama gelmiyor mu: Son dört yıl ile Şehit Recai ve Bahoner’in birkaç aylık başkanlık dönemi hariç geri kalan tüm dönemlerde ülke düşmanlar tarafından yönetilmiş.

     

    Seçimlerin bağımsız bir ulusal kurul tarafından yapılmasını teklif ettiği için savaş döneminin Devrim Muhafızları Ordusu komutanını (Muhsin Rızai) bile sağcılar tarafından düşmanın piyonu olarak suçlanabiliyorsa, ülkede bu saçma ithama maruz kalmayacak birisi bulunabilir mi?

     

    Dün yayımlanan bir habere göre sağın askeri-siyasi şahsiyetlerinden birisi, İmam Sadık Üniversitesi’nde yaptığı açıklamada sokaklarda gösteri yapanları; CIA, Mossad, Savak ve Halkın Mücahitleri’nin adamları olarak niteledi ve onların aileleriyle birlikte Tahran’da yaşadıklarını söyledi. İşin ilginç tarafı bu şahıs, Tahran’da sokak gösterilerine katılanların sayısının 2 milyon olduğunu belirtti.

     

    Gerçekten eğer Tahran’da ABD ve İsrail casusluk servisleriyle Savak’ın ve Halkın Mücahitlerinin sokaklara dökecek 2 milyon adamı varsa o zaman şunu söylemek gerekmiyor mu: Başkent resmen işgal edilmiştir.

     

    Evet, yabancılar her toplumsal ve siyasi aksiyon ve reaksiyon sonucu ülkede meydana gelen durumdan istifade etmeye çalışır; ancak bu içerideki aksiyonerlerin yabancılara bağlı olduğu anlamına gelmez.

     

    Örneğin, yabancı medya organları, görevleri gereği içerideki gelişmeleri kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışırlar. Elbette onların yüreği bizim için yanmıyor. İngiliz hükümeti BBC Farsça servisine İran halkının hali keyfi yerinde olsun diye milyonlarca Dolar harcamıyor, tabi ki bu kanal bağlı olduğu devletin çıkarları için çalışıyor. Ama bu, halkı BBC’nin sokaklara döktüğü anlamına gelmez.

     

    Gerçekten eğer BBC, ABD’nin Sesi ve birkaç filtrenmiş site, başkentte bu kadar büyük bir halk kitlesini örgütleyebiliyorsa o zaman yetkililer, tehlikeyi ve bunalımı şu an gördüklerinden daha büyük görmeli ve kendine şunu sormalıdır: Acaba içeride ne oldu da bu kadar büyük bir kitle, yabancı medyanın bir işaretiyle böylesine büyük bir hareket başlatabildi?

     

    Halbuki gerçek şu ki halk yabancıların ve onların medyalarının çağrısıyla ilgilenmemektedir, özellikle de tarihin tanıklığıyla sinsi ihanetleri, hileleri ve aldatmaları konusunda hiçbir şüphenin bulunmadığı İngilizlerle…

     

    Yabancı medyanın yapabileceği en fazla şey, ateşe biraz daha odun atmaktan ve bulanık suda balık avlamaktan ibarettir. Onlar devrimden bu yana sürekli olarak halkı itaatsizliğe, gösterilere ve kargaşaya çağırdılar; ama hiçbir zaman da bunu başaramadılar. Dolayısıyla balık avlayabilmeleri için suyun bulanması, odun atılması için de ateşin yakılması gerekir. Yoksa yabancıların ve onların medyasının kendi başlarına ateş yakabilecek güçleri yoktur. Eğer yapabilselerdi bunu 30 yıl boyunca yaparlardı. Onların tüm hüneri, mevcut şartları istismar etmek ve var olan bunalımı derinleştirmekten ibarettir.

     

    Binaenaleyh, göstericileri CIA’cı, Mossad’cı, Savak’cı diye nitelemek, muhalif politikacıları Batı’nın ve İsrail’in adamı olarak adlandırmak ancak ya aldırışsızlıktan veya cehaletten kaynaklanıyor olabilir.

     

    İşin ilginç yanı toplumda itham ortamını körükleyenler kendilerini bir yandan kendilerini velayet-i fakihin tabileri olarak görürken, diğer yandan da İnkılap Rehberinin toplumda hakaret ve suçlamadan sakındırıcı yol göstericiliğini görmezden geliyorlar. Sanki Veli-yi Fakih’in emirlerinde ayıma gidilebilirmiş ve bu emirlerin sadece bir kısmı uygulanabilirmiş gibi davranıyorlar.

     

    Aşırı sağcılar, kendileri gibi düşünmeye herkesi, pörsümüş klişelerle düşman veya düşmanın adamı olarak niteliyorlar. Hakaret ediyorlar, aşağılıyorlar, kınama konusunda hiçbir anayasal, Şer’i, ahlaki vicdani ölçü ve sınır tanımıyorlar.

     

    Onların ötekileştirdiklerine yönelik bu saçmalıkları, terörizme karşı savaş iddiasındaki Bush’un “ya bizden yanasınız ya da bize karşı” sözünü hatırlatıyor. Onlar da tıpkı böyleler ve kendileri gibi düşünmeye siyasetçileri ve medya organlarını düşman cephesinde görüyorlar ve onlara göre orta bir yol bulunmuyor.

     

    Bu, bugün İran toplumuna bulaşan en büyük musibettir ve bunun ağır sonuçlarına hepimiz tanık olmaktayız. Halktan ve dostlardan düşman yaratma projesinin ne zaman son bulacağı ise belli değil.

     

    Çeviren: Alptekin Dursunoğlu

    http://www.asriran.com/fa/pages/?cid=85852

    

    Makaleler

    Güncel

    Hava Durumu