YDH- İsrail’de yayımlanan Yediot Ahoronot gazetesi yazarı Eyal Megged, Türkiye karşıtlığının yükseldiği İsrail’de bir ezberi bozarak Arapların ve Yahudilerin geçmişte Türklerin himayesi altında birbirleriyle barış içinde yaşadığını hatırlatıyor.
YDH- İsrail’de yayımlanan Yediot Ahronot gazetesi yazarı Eyal Megged, Türkiye karşıtlığının yükseldiği İsrail’de bir ezberi bozarak Arapların ve Yahudilerin geçmişte Türklerin himayesi altında birbirleriyle barış içinde yaşadığını hatırlatıyor.
Yediot Ahronot gazetesinin “Eyal Megged yine Türk yönetimi altında yaşayacak kadar zeki davranıp davranmayacağımızı soruyor” spotuyla yayımladığı yazıda şunlar dile getiriliyor.
Sonunda, Gazze filosu üstü örtülü bir nimet olmaktan çıkabilir. Günler geçtikçe ve varlığımızı deniz yoluyla tehdit eden bu olayı, ne pahasına olursa olsun durdurma kararının –tabii ki zekice bir karar- ciddi gerekleri ortaya çıkmaya başladıkça; ve daha da zaman geçtikçe hala hiçbir karar alıcının istifa etmediğini gördükçe (evet, istifa etmek, var aslında böyle şeyler), etrafımda Yahudilerin kendi meselelerini, bağımsızlığa yakışır bir şekilde zekice idare edebileceklerine dair, gittikçe daha umutsuzca sesler duyuyorum.
Fakat birden, işte bulutların arasında bir ışık huzmesi! Yeni büyük düşmanımız Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, büyük bir donanmanın başında bizzat bizim kıyılarımıza kadar geleceği ve İslam onurunu tamir ederek, eski zafer günlerine dönmeyi ve Türk İmparatorluğu’nu yeniden kurmayı amaçladığına dair bir söylenti çıkıyor.
Kabul etmeliyim ki, bu epeyce eski bir hayal. Uzun bir süredir ben, bu şanlı imparatorluğu yeniden kurmaya yardım etme ve kendi rızamla onun yönetimi altına girme fikrine kapılmış durumdayım. Eğer ülkenizdeki Osmanlı yönetiminin tarihini dikkatlice incelerseniz, onun çok daha az kötü olduğunu fark edebilirsiniz. Şu anda buradaki bildiğimiz bütün yönetimlere nazaran, o en orta yolcu ve dengeli olanıymış.
Türkler bölgeyi iyi biliyor
Sonun eşiği olan Birinci Dünya Savaşı’nın fırtınalı günlerini saymazsak, olaylar gözüktüğü kadar da kötü değilmiş. Araplar ve Yahudiler Türklerin himayesi altında birbirleriyle barış içinde yaşamışlar. Şimdi bile, İstanbul’a kısa bir gezi öncesinde, Şekel’lerimi Türk parasına çevirmek istediğimde, Doğu Kudüs’teki veznedarın gözleri parladı ve ‘Ah Türkler, Türkler. Onlar sizin için ve bizim için en iyisiydi’ demekten kendini alamadı.
Aslında, bizim vakur ve bağımsız hükümetimizin sebep olduğu gerilimler karşısında günden güne artan utancımız haricinde, kaybedecek neyimiz var? Türk bilgeliğinin zayıflayan Yahudi aklına verdiği derse daha yeni tanık olduk.
Bölgeyi iyi biliyorlar, buradaki gerginliklerle baş edebilecek bir çok tecrübeye sahipler ve yönetimlerinin Yahudilerden düşmanı olmadığını, bir değil bir çok kez kanıtladılar; hatta olay bunun tam tersi. Bize karşı merhametli oldular, ihtiyaç olunca Arapların bize karşı aşırılıklarını bastırmakta bir an tereddüt etmediler.
Kısacası, bu kadar takıntılı olmak ve Türkiye liderini baştan savılması gereken başka bir Ahmedinecad yerine koymak yerine, onun yaratıcı girişimini ve burada gerçekleştirmeyi hedeflediği tarihi devrimi hoşgeldinle karşılamalıyız, yüksek sesle ‘Hoş geldiniz Bay Erdoğan’ diye bağırmalıyız.
http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3901709,00.html
Çeviren: Gözde Nur Donat