SAAF - Irak İslam Devrimi Yüksek Meclisi Türkiye Temsilcisi Abdullah TÜTÜNCÜ, Irak hakkında kendisine yönelttiğimiz sorulara cevap vermeden önce bize Irak konusunda Nokta dergisiyle yaptığı röportajı gönderdi. TÜTÜNCÜ, röportajında Meclis'in geçmişi, işgal sürecine bakışı, direniş cepheleri, Zerkavî grubu vb. meselelere ilişkin açıklamalar yapıyor.
Irak İslam Devrimi Yüksek Meclisi ne zaman kuruldu. Bu oluşumun içerisinde hangi gruplar var ve şu an liderliğini kim yapıyor?
Irak İslam Devrimi Yüksek Meclisi 1981 yılında, Ayetullah Şehit Muhammed Bakır El-Hekim liderliğinde kuruldu. Bu kuruluşun içinde Şiî ve Sünni âlimler, Arap, Kürt ve Türkmen şahsiyetler de var. Beraber çalışmaya başladılar. Sonradan bu konseyin altında “İnsan Hakları Derneği” adında bir dernek ve “Bedir Tugayı” adında askerî bir grup kuruldu. Bu konseyin dünyanın her yanında büroları var. Saddam rejiminin en büyük düşmanı olmasına rağmen Irak'ı bir yandan işgalcilere karşı savundu öte yandan da Saddam zulmüne karşı durdu. Bu konseyin Irak halkı içerisinde öteden beri her kesim nezdinde büyük bir saygınlığı vardır. Şimdi konseyin lideri Abdülaziz El-Hekim'dir. Aynı zamanda Birleşik Irak İttifakı'nın liderliğini yapmaktadır.
Son yapılan seçimlerde Şia umduğunu bulabildi mi? Bu seçim Irak için ne ifade ediyor?
Otuz yıl süren Saddam baskısı ve zulmünden sonra seçimlerin yapılması elbette Irak milleti için büyük bir olaydır. Seksen yıldan beri Irak halkı kendi hür iradesiyle devlet ve hükümet başkanlarını seçimle işbaşına getirmemiştir. Diktatör Saddam zamanında, tiyatro oyununa benzeyen ve sonu baştan belli olan seçimlere bakarsak yüzde 99,99 'Saddam'a evet' sonucunu görmekteyiz. Saddam sonrası 2005 yılında Irak'ta iki seçim ve bir referandum yapıldı. 15.12.2005 tarihinde yapılan seçime yüzde 70'lik bir katılım oldu. Irak halkı bu seçimde Abdülaziz El-Hekim'in liderliğinde Irak Birleşik İttifakı'nı birinci olarak seçti. Beklenen 135–140 milletvekiliydi ama 128 adayla parlamentoya girdik. Aslında 9 adayı bağımsız seçim komitesinin yanlış hesabı yüzünden kaybettik; ama buna rağmen sonucu kabul ettik.
Saddam’ın yargılanması hakkında neler düşünüyorsunuz? Amerikalı yetkililerin direnişleri durdurması karşılığında Saddam'a sürgün teklif ettikleri söyleniyor, bu gelişmeyi nasıl karşılıyorsunuz?
Saddam'ın mahkemesinde, önce Saddam ve beraberinde olanlar mahkemeyi kendi kontrollerine almışlardı. Saddam mahkemede bile terör gruplarına, kendi cellâtlarına mesajlar vermeye kalkışıyordu. Yeni yargıcın atanmasıyla bu propagandaya engel olundu. O, bir zalim... Irak'ın bağımsız mahkemesinde hesap vermesi ve hak ettiği cezaya çarptırılması konusunda herkes hem fikir! ABD'nin bu teklifinin hiçbir önemi yoktur. Saddam sayfası bir daha açılmamak üzere Irak halkı tarafından kapatılmıştır.
Irak'ta beklenenin aksine mezhep çatışmasının olmaması neyin göstergesi? Nasıl yorumlamak lazım?
Irak'ta çıkarılmak istenen mezhep çatışması emperyalizmin ve Siyonizm'in arzularını, hayallerini süslüyordu. Eğer bu yaşanırsa bu çatışma sadece Irak'la sınırlı kalmayacak, bütün bölgeye sirayet edecek bir savaşa dönecek. Bundan karlı çıkacak olan da Siyonizm olacaktır. Ama Irak'ın yüzde 70’lik bölümünü oluşturan Şia, seksen yıllık baskı ve zulme rağmen, “öldürülmeye evet; ama kardeş kanına asla” demiştir. Tarih boyunca bu böyle olmuştur. Bundan sonra da değişmeyecektir. Şia'yı pasiflikle suçlayanlar ya gaflet içerisindedir ya da maksatlı olarak aleyhte propaganda yapıyorlar.
Şia, Irak'ta nasıl bir duruş sergilemek istiyor ve bu duruşun kaynağı nedir?
Bakınız... Şia tarihin her döneminde Peygamber ve Ehl-i Beyt'in ortaya koyduğu izi takip ederek o ilkeleri korumanın ve yaşatmanın mücadelesini veriyor. İlkeli, Ölçülü ve adaletli bir duruş sergilemenin derdindeyiz. Altını çizerek belirteyim. Şehit El-Hekim ve Ayetullah Sistani'nin işgal dönemindeki tutumu şu oldu; "önce barışçıl yolları sonuna kadar sürdürelim... Savaşı her zaman yapabiliriz, savaşsak da sonunda barış için bir masaya oturacağız; ama yıkılan ev bizim, yağmalanan servet bizim, ölen insan bizim. O halde Irak'ı daha fazla yıktırmadan bu milletin gençlerini daha fazla kırdırmadan barışçıl yolları sonuna kadar sürdürelim. Eğer bu yol tıkanırsa o zaman topyekûn savaşınız” şeklînde oldu. Irak halkının ana gövdesi buna 'Evet' dedi. Bu süreç halen devam ediyor. Bu tavır Hz. Ali'nin yolundan yürümektir.
Şu an Irak'ta neyin direnişi var, kimler direniyor?
1970 yılından beri Ayetullah Şehit Muhammed Bakır Es-Sadr, ondan sonra Ayetullah Şehit Muhammed Bakır El-Hekim liderliğinde Saddam rejimine karşı belli bir direniş vardı. Diğer tarafta Kürt gurupları aynı rejime karşı direniyorlardı. 9 Nisan 2003 tarihinde Saddam rejimi düştükten sonra Irak halkının liderleri şehit El-Hekim, Ayetullah Sistanî ve birçok Sünnî ulema İşgale karşı ve Irak'ın yeniden yapılması için siyasî bir direniş gösterdiler. Dışarıdan ülkeye giren terör gurupları Bin Laden ve Zerkavi'nin adamları ve içeride de Saddam kalıntıları, IrakIı masum yaşlı, genç ve çocuk ayrımı yapmadan sivil insanları katleden bir anlayışla, kendilerini direnişçi yakıştırmasıyla meşrulaştırmaya çalıştılar. Bunlar, Irak Milleti arasında kardeş savaşı çıkarmak için çeşitli yollarla hareket ettiler. Ayetullah Seyyid Ali Sistani geniş düşüncesiyle dedi ki; “Sünnî kesime kardeşlerimiz demeyin; bilakis onlar bizim canımız, özümüzdür.” Bir de Şiî halkı kastederek; “bizim halkımızın yarısını da öldürseler sizler asla kardeş savaşına girmeyin, sabırlı olun, metanetinizi koruyun” buyurmuştur.
Irak'ta Şia ve Vehhabi düşüncesi çatışıyor diyenler var bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Burada önemli olan şey yanlış düşüncedir, daha açıkçası (Vehhabi) düşüncesi hiç bir şekilde Peygamber efendimizin getirdiği İslâm diniyle bağdaşmamaktadır. Onların düşüncesi daha çok İslâm'dan önceki cahiliye dönemiyle örtüşmektedir. Kerbalâ'da Emeviler'in neler yaptıklarını herkes biliyor. Peygamberimizin torunu cennet gençlerinin efendisi olan İmam Hz. Hüseyin'i öldürüp başını mızrak üstünde Kerbelâ'dan Şam'a kadar götürdüler. Bunun izahı mümkün değildir. Bu gurupların bombayla bir yeri patlatmak, yüzlerce masum kişiyi öldürmek ya da kafa kesmek gibi insaniyet ve İslâmiyet'le bağdaşmayan hareketleri oldu. Vehhabi düşünce öteden beri Şia'ya karşıydı. Şia'yı kendilerine düşman görüyorlar. Elbette yalnız Şia değil, Osmanlı Hükümeti'ne de karşı olmuşlardı. İslâm bayrağının yalnızca Arap halkının elinde olması gerektiğini düşünüyorlar. Şimdi dünyada Müslümanların imajını, lekeleyen bu düşünce sahipleridir. Zerkavi sadece Şia'ya değil Hanefî ve Sünnîlerden kendileriyle işbirliği yapmayanlara da karşı çıkarak öldürülmeleri için fetva verdi. Nitekim Rumadî'yi ve Felluce'de birçok din ve aşiret liderlerini öldürdüler.
Peki, Irak'ta ne değişti? Kürt politikacıların, bazı grupların katılmaması halinde kendilerinin de hükümete katılmayacaklarını açıklamalarını nasıl karşılıyorsunuz?
Irak’ta çok şey değişti. İşgal güçlerinin varlığına rağmen Irak’ta diktatör bir hükümet yoktur; şimdi anayasa var, parlamento var, siyasî partiler var. Gelecek her ne kadar belli değilse de Irak halkı kendi hükümetlerini seçimle getirir ve ülkenin problemlerini anayasa yoluyla hallederse ufukta görünen ışık parlamaya başlar. Bizim isteğimiz Irak'ın toprak bütünlüğü, bölünmeyen bir Irak, istikrarlı bir ülke, barış içinde ve komşularıyla barışık yaşayan bir ülke. Irak Cumhurbaşkanı Sayın Celal Talabani'in konuşmasındaki Sayın Allavi hassasiyetine gelince; Allavi ABD'ye çok yakın ve aynı zamanda Saddam rejiminin bazı kalıntıları onun partisinde yer almaktadır. Talabani'nin bu konuşmalarını medyaya ABD Büyükelçisi Zalmay Halilzad taşıdı; ama toplantılarda Kürt koalisyonu bundan daha önemli olan başka şeyleri kendileri için istemektedir.
Birleşik İttifak'ın kırmızıçizgileri nelerdir? Caferi'nin bir oy farkla seçilmesi, Birleşik İttifak'ta bir bölünme getirir mi?
Birleşik İttifakın hiçbir parti ya da gurupla sorunu yoktur. Kırmızıçizgileri yalnız Baas Partisi'nden kalan katiller ve teröristlere karşı olmasıdır. Siyasî guruplara karşı kırmızıçizgi yoktur. Irak'ın toprak birliği ve anayasanın önemli ilkelerine karşı olmadıkları sürece! Dr. İbrahim Caferi Birleşik İttifak içerisinde yapılan seçimle başbakan adayı olarak seçildi. Bu parçalanma işareti değil, aksine bizde kurumların ne kadar demokratik çalıştığının göstergesi.
Filistin'de Hamas'ın seçimi kazanmasına nasıl bakıyorsunuz? Bölgede misyonerlik faaliyetlerinin arttığı söyleniyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Irak diğer Arap ülkeleri gibi mazlum Filistin milletinin yanındadır. İşgal güçlerinin Irak'a girişiyle Yahudi veya Hıristiyan misyonerler fırsattan istifade edip bazı şeyler yapsalar bile Irak halkı onlara izin vermeyip sonunda onların ya Müslüman olmalarını sağlar ya da dışarı atar. Batı ile İran arasında olan problemler tüm Müslümanları incitmektedir. Aynı Batı ve ABD İsrail'e göz yumuyor. Müslüman ülkelerin nükleer enerji hakkını kullanmasına karşı çıkıyor. Eğer İran'a karşı silahlı saldırı olursa elbette bu Irak halkını da rencide eder. Ama bu olayların Irak'ın parçalanmasıyla hiç bir ilgisi yoktur. Böyle bir şey de yakın gelecekte görünmüyor.
Türkiye ve İran'a bakışınız nasıl?
Türkiye ve İran, Irak halkı ve hükümeti için en önemli komşu ülkelerdendir. Tarih boyunca Irak ve İran milletlerinin arasında dostluk mevcutken iki ülkenin hükümetleri arasında problemler yaratılmıştır; ama Türkiye ve Irak arasında olan dostluk hem millet hem de hükümetler arasındadır. Irak'ın bu özel durumuna karşı Türkiye'nin akılcı yolla ilişkilere devam etmesi arzumuzdur. Kaldı ki Irak milleti Arap milletinden daha çok Türkiye'ye karşı sevgi ve alaka beslemektedir.
Kurtlar Vadisi Irak Filmini izleme şansı buldunuz mu? Film hakkında görüşlerinizi alabilir miyim…
Kurtlar Vadisi Irak filmini iyice izledim. Bugün Türk Milleti'nin Amerika'ya karşı olduğunu bu film açıkça gösteriyor. Filmde, Müslüman bir insanın nasıl savaştığını ve terörü kabul etmediğini, dinî liderlerin nasihatine bakıp sabırlı olmak gerektiğini açıklıyor. Batı dünyasını vahşi gösterip insanların yanlış davranışlarına, işkence ve çocukların öldürülmelerine karşı duruş sergiliyor. Aslında mazlumların arzularına tercüman oluyor. Çok güzel bir şekilde Irak milletinin derdini dünyaya anlatıyor, aynı zamanda Kuzey Irak'ta yaşayanların Türkiye İle gurur duymalarını sağlıyor" Sizin yanınızda her zaman biz varız, yabancılar bu ülkeden sonunda gidecekler" mesajı veriyor. Filmde yazılan senaryo gerçekte nasıl şekillenir bunu zaman gösterecek.
Kaynak: Nokta Dergisi, 25 Şubat 2006/ 2 Mart 2006 sayısı, Nevzat ÇİÇEK röportajı.