Warning: getimagesize(resimler/icerikler/span-style-font-family-century-gothic-sans-serif-font-size-9pt-mso-fareast-font-family-calibri-mso-fareast-theme-font-minor-latin-mso-bidi-font-family-arial-mso-bidi-theme-font-minor-bidi-mso-ansi-language-tr-mso-fareast-language-en-us-mso-bidi-language-a): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/detay.php on line 18
<SPAN style="FONT-FAMILY: 'Century Gothic','sans-serif'; FONT-SIZE: 9pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: EN-U

Warning: getimagesize(resimler/reklam/dasfa.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /home/haber100/domains/haber100.com/public_html/ydh/reklam.php on line 16

banner1


  • Kategori: ANALİZLER
  • 01 Ocak 1970
  • By YDH
  • 14743 görüntülenme
  • img
    YDH

    YDH- İsrail’de yayımlanan aşırı sağcı Jerusalem Post gazetesi, Mavi Marmara katliamını soruşturmak üzere kurulan Turkel Komisyonu’nun güvenilir ve inandırıcı olduğunu ispat etmek için yer verdiği editöryal yazısında komisyon raporunun kendisinden daha gülünç kanıtlar ileri sürüyor.

    YDH- İsrail’de yayımlanan aşırı sağcı Jerusalem Post gazetesi, Mavi Marmara katliamını soruşturmak üzere kurulan Turkel Komisyonu’nun güvenilir ve inandırıcı olduğunu ispat etmek için yer verdiği editöryal yazısında komisyon raporunun kendisinden daha gülünç kanıtlar ileri sürüyor.

     

    Jerusalem Post gazetesinin Türkçesini sunduğumuz başyazısı, Mavi Marmara baskınına ilişkin raporu hazırlayan İsrail hukuk zekasını ve bu zekanın ürünü olan raporun güvenilirliğini ispata çalışan İsrail gazetecilik ahlakını yansıtan küçük; ama düşündürücü bir örnek oluşturuyor.

     

    Turkel’in güvenilirliği

    Bütün bu uzmanların “orduyu aklamak” için tasarlanmış bir büyük tertipte itibarlarını riske attıklarına inanacak mıyız?

     

    Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, pazar günü Ankara’da gazetecilere, 31 Mayıs’ta Mavi Marmara’nın engellenmesi hakkında Turkel Komisyonu’nun pazar günü burada yayımladığı ilk raporunun “kıymetinin ya da güvenilirliğinin olmadığını” ve “sipariş üzerine bir rapor olduğunu” söyledi.

     

    İngiliz The Independent gazetesi, aynı düşünceyi tekrarlayarak, Turkel Komisyonu raporunu “orduyu aklamak”la suçladı ve “ahlaki duyarlılığının gözle görülür uyuşması” diye hayıflandı.

     

    Bu arada, BM İnsan Hakları Komisyonu’nda reform yapma çabalarında eski Devlet Departmanı Danışmanı Mark Lagon, pazartesi günü Ordu Radyosu’na Turkel raporu güvenilir ve İsrail’in objektif bir soruşturma yürüttüğünü yansıtıyor olsa da, Yeni Zelanda’nın eski başbakanı Geoffrey Palmer tarafından yönetilen ve 31 Mayıs olaylarını incelemekle görevlendirilmiş olan BM panelince nasıl algılanacağı konusunda şüpheli olduğunu belirtti.

     

    Lagon, kendisi soruşturma yürütmeyen, İsrail ve Türkiye’nin yaptığı tahkikatlara dayanan BM panelinin, raporun İsrail ordusuna fazlaca müsamahakâr davrandığı kaygısını ciddi bir şekilde incelemesinden uzak tutmayacağına dair endişesini dile getirdi.

     

    Ne Erdoğan ne de The Independent, Turkel raporunun güvenilir olmadığına ilişkin kanıtları toplamak için pek zahmet etti. Raporun, İsrail’in, Hamas’ın kontrolündeki Gazze Şeridi’nin ablukasını tatbik ederken uluslar arası hukuk sınırları içinde eylemde bulunduğu sonucu, görünüşe göre komisyon üyelerinin tarafgirliğe bulaştığının yeterli bir kanıtıydı.

     

    İsrail’in inatçı eleştirilerden usanmışlığı; komisyonun, Mavi Marmara’da “insan hayatının kaybı ve fiziksel hasarların görüldüğü üzücü sonuçlar” diye ifade ettiği şeyin, küçük bir deniz komandosu kadrosuna karşı Türk, İslamcı “hayır kurumu” İnsani Yardım Vakfı’ndan (İHH) gelen, “cop, demir sopa, zincir, sapan ve bilyelerle” silahlanmış “yaklaşık 40 aktivistten müteşekkil zorlu yapı” tarafından başlatılan “kapsamlı ve öngörülmeyen şiddet”in talihsiz bir sonucu olduğu gerçeğinin üstesinden gelmekte başarısız kalmış görünüyor.

     

    Bu güçle karşı karşıya gelen ve gemide bulunanlardan tehdit oluşturanlarla oluşturmayanları dikkatlice ayırt etmeye çalışan askerlerin verdiği ordu tepkisi olan “gemiye binme girişimlerine direnen, ölümcül silahlarla donanmış organize bir gücün bulunması senaryosunu” gözden geçirmiş görünmüyor olsa da, ilgili İsrailli karar mercilerinin planlama sürecinde uluslar arası hukuka uygun davrandıklarını İsrail’in yüzkaraları da kabul etmeye razı değil.

     

    Turkel Komisyonu’nun bulgularının bir tür hayali önyargıdan dolayı güvenilmez olduğu varsayımı derin yeise sebep olsa da bütünüyle önceden kestirilebilirdi.

     

    Geçen senenin haziranında göreve getirilen komisyon, teferruatlı bir tahkikata yedi ayını hasretti. Rapor; muhtelif kaynaklardan yüzlerce saatlik kayıt içeren binlerce video ve ses parçası, kabine toplantısı nüshaları, ordu brifing ve soruşturmaları ve İsrail Polisi’nce yapılan filo üyelerinin sorgulama belgelerinin incelenmesiyle oluşturuldu. Duruşmalarının büyük çoğunluğu kamuya açıktı. Bir web sitesiyle düzenli basın yayın, şeffaflığı daha da artırıyordu.

     

    Komisyon ayrıca Mavi Marmara’nın seferine katılan Türk ve İngilizlerin görgü tanıklığı raporlarından da faydalanacaktı; fakat komisyon, kapalı devre televizyon aracılığıyla her türden beyanatı dinlemek için düzenleme yaptıktan sonra bile işbirliği ricalarına bir cevap alamadı.

     

    Üç İsrailli insan hakları organizasyonunun temsilcileriyle filoya katılmış olan iki İsrailli işbirliği yapmayı onayladı.

     

    Son olarak, Turkel komisyonu, beş İsrailli üyeye ilaveten iki uluslar arası gözlemci de içeriyor; 1998 Nobel Barış Ödülü’nü kazanmış olan Kuzey İrlandalı Lord David Trimble ile Kanada’nın eski askeri savcısı emekli Tuğgeneral Ken Watkin; ki ikisi de bulguları onayladı. Almanya’daki Viadrina Avrupa Üniversitesi’nden Prof. Dr. Wolff Heintschel von Heinegg ve İngiltere’deki Durham Üniversitesi’nden Prof. Michael Schmitt de dâhil, uluslar arası hukuk sahasında göze çarpan uzmanlara da danışıldı ki bu isimler raporun ulaştığı yasal sonuçlarla mutabık kaldılar. Uluslar arası hukuk alanında İsrail Ödülü almış olan Prof. Ruth Lapidot da destekledi.

     

    Bütün bu saygın bilim adamı ve uzmanların “orduyu aklamak” için tasarlanmış büyük bir Siyonist tertipte itibarlarını riske attıklarına inanacak mıyız? Bütün o uzun saatler süren soruşturma ve tahkikatlar sahte miydi? Görünen o ki bazılarına, böylesi gülünç kanılara tutunmak, İsrail ordusunun zaten başından beri kirlenmiş olmadığından “aklanmaya” da ihtiyacı olmadığını içselleştirmekten daha tercih edilebilir geliyor.

     

     

    Çeviren: İkbal Zeynep Dursunoğlu

     

    

    Makaleler

    Güncel

    Hava Durumu