Bu kitap bir insan algısı sunar. Her insanı özgür ve özgün kabul eden, insanı aklı, vicdanı ve iradesi ile öne çıkaran ve bunları aktif kullanmaya iten bir insan algısı. İnsanın insan kalması için onu donatmış, insanın insan kalması için ona rehberlik etmiş, insanı yeryüzünde sorumlu bir konuma koyan bir algı.
Kur'an'i Hayat Dergisi
“Kuran’dan kopuş” cümlesini kimse üstüne alınmaz. Kopuş ithamının herkesçe reddedileceğinden adım gibi eminim. Peki önce kopuş ile ne kastettiğimizi konuşalım mı? “Kopmak” derken bu kelimeyi ne anlamda kullandığımı size birkaç örnekle açmak istiyorum.
Kendinizi odanızda kurum kurum kurulmuş meşhur bir psikiyatrist olarak hayal edin. Akşama kadar size gelen danışanları dinlemişsiniz. Herkes size yaralarını açmış, içini dökmüş. Tüm yaraların ardında da bir kopuş var. Kimi ailesinden kopmuş, kimi sevdiğinden.
Sabah ilk, 40 yıllık dostundan ayrılan birini dinlemişsiniz. "Eskiden yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi" dediği dostu ile şimdi arasında öyle bir kopukluk var ki, yılda bir kez bayramda bir Whats App mesajı ile iletişim kurar olmuş. Artık duygularını, düşüncelerini, hayallerini onunla, paylaşmıyor.
Ardından yine aile ile ilgili bir sıkıntının altında kalmış ağır hasarlı bir hastanız olmuş. Aileden kopuşlar en sık rastlanılan, belki en çok tahrifat yaratan kopuşlar. Aile içinde iletişim kopukluğu, dil kopukluğu, duygu kopukluğu en sonunda değer kopukluğu ile sonlanıyor. Kişi sonunda kendini ailesinin ona verdiği tüm maddi ve manevi değerlerden sıyırıp çıkıyor ve uzaklaşıyor. Bazen fiziki olarak da tamamen uzaklaşıyor. Hani belki rastlamışsınızdır: " böyle bir aileden, böyle bir evlat" ifadesine. "Hiçbir kınayan kınadığını başında bulmadan ölmezmiş" hatırlatmasını yapayım önce. Ama bunu da bir kopuş örneği olarak aklınızda tutun.
Bir eş düşünün, terapi esnasında "iyice birbirimizden koptuk" cümlesini kuruyor.
Ne demek ister? Bu sitem neye işaret eder?
Aynı evin içinde yaşayan, aynı yastığa baş koyanlar, böyle bir cümle kurarken ne kasteder? Artık anlamlı ve kaliteli vakit geçirmediklerini, birbirlerinin hayatına yabancılaştıklarını, birbirlerinin aklına ve kalbine uzak kaldıklarını kasteder. "Kâğıt üstünde" tabiri kullanırlar çoğu zaman. O kâğıt üstünde birliktelik iddiasının hayat üzerinde gerçekliği ve yaşanırlılığı kalmamıştır. O yüzden koptuk derler.
İki şirket düşünün, kopmuşlar, ortaklıklarını sonlandırmışlar. Artık haftalık rutin toplantılar, ortak projeler ve iş birlikleri yok. Aralarındaki anlaşmalar feshedilince, tüm mali ve hukuki haklar da artık hükümsüz. Yollar tamamen ayrılmış. Amaçlar, ufuklar, kazançlar ve kayıplar artık apayrı. İmaj bile ayrılmış.
Yukarıda saydığımız örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu örneklerde öne çıkarmaya çalıştığım bazı unsurları maddeledim sizin için:
- Dil ve değer kopukluğu
- Duygu ve düşünce kopukluğu
- Etkileşim ve iletişim kopukluğu
- Amaç ve ufuk kopukluğu
- Ruh ve imaj kopukluğu
- Hayat, zaman ve zemin kopukluğu
Bu kopuklukları dürüstçe ele almalıyız. Elbet her kopuşun sebeplerini incelemek ve tespit etmek, sonuçlarını da sebepler üzerinden telafi etmek ve ıslah etmek gerekir. Konuşabilirsek tabi.
Kurandan kopuş denir denmez nasıl reddedileceğini tahmin etmeye çalıştım. Çünkü diyanet işlerinin açıklamalarına göre Türkiye'de 84.684 camimiz var. 2017 istatistiklerine nüfus artış hızı binde 13, son 11 yıllık dönemde yapılan cami sayısına bakılarak cami artışı yüzde 15 olarak tespit edilmiş ve bu artış, nüfus artış hızının üzerine çıkmış.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, bu doğrultuda yaptığı açıklamada, “Camiler sadece namaz kılınan yerler değil. Mahalledeki çocukların küçük yaşlardan itibaren din eğitimi aldığı yerlerdir. Dolayısıyla hiçbir şehrimizde hiçbir mahalle camisiz kalmamalı” ifadelerini kullanmıştı.
Diyanetin personeli 120 000 kişi. Bunun dörtte biri kuran kursu öğreticisi. Ek olarak 24.000 olan sözleşmeli geçici Kur’an öğretici sayısının 10.000’e çekileceği açıklanmıştı. 2018 yılına yurt genelinde 14 bin 597 Kuran Kursunda eğitim vererek başlayan Diyanet İşleri Başkanlığı, 7 ayda bin 427 kurs daha açarak, kurs sayısını 2019’da yüzde 10 artırmıştı.
Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafız Osman Şahin, "Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından tescil edilen hafız sayısı 150 bini buldu." diye açıklamıştı. Hafızlık eğitiminde 81.000 öğrenci kayıtlı.
Ülkemizde başta Ramazan ayı olmak üzere ve özellikle her cenazede sular seller gibi hatim indirmekteyiz. Cüz dağıtıp eşe dosta veya siparişle kuran kurslarına hatim okutturmaktayız. Ülkemizde basılan mushaf sayısına ulaşamadım. Ama piyasada her boyda mushaflarımız var. Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu, Türkiye'de basılan Kur'an'ı Kerim'in hatasız ve eksiksiz bir şekilde basımının sağlanması için çalışıyor. Sekiz kişiden oluşan kurul, yayımcılar tarafından incelemeye gönderilen Mushafları en ince detayına kadar inceliyor.
Sıkılmazsanız burada bir de detay vereyim. Türkiye'de basılan Mushafların yüzde 50'sinin incelenmek üzere kurula geldiğini yarısının ise gelmediğini söyleyen kurul başkanı Şahin, "Bunun nedenlerinden birincisi denetimi önemsemiyorlar. İkincisi dışarıda daha hızlı bir şekilde inceletiyor, kanun bize 1-3 ay arasında inceleme süresi tanıyor. Yayımcılar uzun sürüyor diye şikayetçi" ifadelerini kullanarak Mushafların denetim olayını anlatmış.
Sadece Mushaf basımı değil elbette, birçok dini yayın basılıyor. DİB faaliyet raporlarına göre, bastırılan dini içerikli yayın sayısı 119 milyon 546 bin 526 olarak tespit edilmiş. Cumhurbaşkanlığı kararı ile 2019’da 80 milyon liraya çıkarılan Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü sermayesinin içinde, 2018’de de 896 bin Kuran’ın bastırıldığı belirtilmişti. Yine 2018’de 2.6 milyon öğrenci için 3.6 milyon kurs kitabı, 1.2 milyon Elif-Ba’nın yanı sıra 4-6 yaş Kur’an Kursları için de 130 bin öğrenciye 300 bin adet kitap yayımlandığı raporlanmıştı.
DİB faaliyet raporlarında çok daha fazla detay bulabilirsiniz.
Peki tüm bu rakamlar, faaliyetler "Kur’an’dan KOPMADIK" demeye yeterli mi?
KONDA’nın toplumsal değişim raporu ve OPTİMAR’ın 7-14 Mayıs tarihli ‘İnanç Araştırmaları’na bir bakmanızı öneririm. Türkiye %99’u Müslüman bir ülke cümlesini kuramıyoruz artık. Bu araştırmaya dair Ertuğrul Özkök’ün bir makalesine ulaşabilirsiniz. Sadece bize fikir vermesi açısından birkaç veriyi paylaşayım. Allah’ın varlığına ve birliğine inanıyorum diyenlerin oranı %89,5. Bir kısmımız Kur’an’dan kopmuş yani.
Daha ilginç rakamlara rastlayacaksınız. Anar şirketinin de bir dindarlık araştırması olmuş. Ve içinde Kur’an ile ilişkiye dair ayrı bir bölüm ayrılmış. Evinizde Kur’an var mı, meali var mı, Arap harfleri ile okumayı biliyor musunuz? Ne sıklıkla okursunuz? Mealine bakar mısınız? Evet, uzatmayayım. Ülkemizde bunlar ve benzeri araştırmalar, anketler, raporlar mevcut.
Fakat ben Kur’an’dan kopuk olup olmamaya dair sizinle başka bir anket yapalım diyorum. Hani siz kurum kurum koltuğunda kurulmuş bir danışmandınız ya, ve akşama kadar kopuşların sızılarını tedavi etmeniz için size başvuranlar vardı. İşte biz bu empatiden, buradan yürüyelim ne dersiniz?
DÜRÜST insanların vicdanında, dürüst cevapları arayacağımız birkaç soru soralım, Kur’an’a bağlı ya da kopmuş olmanın tezahürlerini kabaca gözden geçireceğimiz vicdan soruları ile yüzleşelim. Tabi ilk önce ve esas kendimizle. (ÖSYM sorusu değil, kasmayın lütfen!)
- KUR’AN’IN FARKINDA MISINIZ? Siz ve O, O ve siz birbirinizle niye bir araya getirildiniz sizce? Tanrı niye kitap gönderdi? Niye kullarının elinde yazılı bir metin olmasını istedi? Hani siz sevgili danışman, gerekli gördüğünüz takdirde ihtiyaca binaen hastanıza reçete yazacaksınız ya… Onunla ne yapacak danışanınız? İşte Siz Kur’an’la ne yapıyorsunuz?
- KENDİNİZİN FARKINDA MISINIZ? Niye Varız? Nasıl var olduk? Var oluşun başı ne, sonu ne? Bu soruları sordunuz mu, bir cevap aradınız mı? Nerede aradınız? Bu cevaplar siz de nasıl bir “BEN” idraki oluşturdu? “Ben” demenin öneminin farkında mısınız? Allah’ın varlığına, birliğine ve resülüne şehadet etmek için ortada "ben bilinci" sahibi, akıllı, şuurlu, özgür iradeli bir şahsiyet olmalı. O şahsiyet, o ben nerede?
- ÇEVRENİZİN FARKINDA MISINIZ? Kur’anéın ilk emri olan “İKRA” emri insana bir okuyucu rolü yükler. (Alak 96/ 1-5) Nasıl ki okuma faaliyetinde bağlaya bağlaya harfler hecelere, heceler kelimelere, kelimeler cümle dediğimiz anlamlı bir bütüne ulaşıyorsa, Kur’an’ın ilk hedefi insanın bağ kurmayı öğrenmesidir. Parçaların bir bütün içinde anlamlı ve amaçlı dizilişi, varlığın her boyutunda karşımıza çıkan bir okuma yöntemidir. Takdir edersiniz ki Hira’da altın varaklı bir sayfa yoktu ve ayetin devamı okuma nesnesi olarak Yaratılan her şeyi Yaratan adına okumayı söylüyordu. Bu emirden haberdar mısınız, bu okuyucu rolden muaf mısınız? Kur’an’ın okunmak üzere hedef gösterdiği ve işaret ettiği okumalarda ne kadar aktifsiniz? Bu okumalardan size nasıl kapılar açıldı?
- ‘’Rahman, Kur’an’ı öğretti, insanı yarattı, ve insana anlama ve anlatma yeteneği bahşetti’’ (Rahman 55/ 1-4) İnsanın kendini ve çevresini kurduğu bağlar üzerinden anlamlandırabilmesinin ardından gelen adım, bunu ifade etmesi. Sorum şu: KENDİNİ TANITIR MISIN? Kendini nasıl ifade edersin kendine ve diğerlerine karşı? İçinizden hazır cevap bir arkadaşın cevabını tahmin edeyim mi? ‘’Elhamdülillah Müslümanım.’’ Kur’an okuyan bilir ki; İslam salt bir mensubiyet değildir. Allah’ın bu kitabı ve tüm kitapları, içi boş kimlik ve aidiyet sloganlarına reddiye doludur. Yine birkaç örnekle açalım burayı: mesela KUL OLMAK, senin ailevi, mesleki, siyasi, mezhebi, meşrebi kimliğinin önünde ve üstünde mi? Mesela dinde kardeş, insanlıkta eş, yaradılmışlıkta/bir can taşımakta ortak olmak nasıl tezahür eder senin elinde dilinde. ‘’Müslümanım’’ beyanınla birlikte varlıkla ünsiyet kurabiliyor ve bu ilişkiyi selam/selim/İslam üzere koruyabiliyor musun?
- SİZCE KUR’ANIN BASKIN BİR DUYGUSU VAR MI? Mesela kıyamet-ahiret, cennet-cehennem, ödül-ceza ekseninde bu duygu korku veya ümit mi? Öfke ve şiddet mi? Benim açımda bu cevap sevgi ve merhamettir. Kur’an okuyan bilir ki, bu kitap insanı herkesi ve her şeyi sevmeye ve neden sevmesi gerektiğine, neden sahiplenmesi gerektiğine ikna eder. En başta da insanın kendisi sahiplenilmiş, sevilmiştir ve merhamet ile karşılanmıştır Yaratanınca. Tüm meziyet ve zaafiyetleri ile insan Allah için, umut vaadeden bir varlıktır.
- KUR’AN BİR YASA KİTABI MIDIR? Muhakkak ki kitapta helaller ve haramlar, ibadetler ve muamelat konuları var, bir hukuk ve medeniyet inşa etmemizi salık veriyor bize. Başı boş bırakılmadığımız belli. Peki Tanrı bunu niye yapar? Herhangi bir yasağın/emrin arka planındaki sebeple, maksatla ne kadar ilgilisin? Kimin faydasına veya zararına bunlar, görebiliyor musun? Yoksa sadece inanıyor musun?
- KUR’AN’IN DEĞERLERİ ÖNE ÇIKARDIĞININ FARKINDA MISIN? Kur’an’ın insanı sevk ettiği veya men ettiği her şeyde aslında bir değerin korunması ve yaşatılması amaçlanıyor. İnsan bir değer. Akıl bir değer. İrade bir değer. Can yani yaşam, ömür bir değer. Sorumluluk ve ahlak birer değer. Kurbanın ve orucun takva ile, namazın ise yetim ve yoksulu koruyup kollamakla, zekatla, ahirete imanın infakla, imanın salih amelle birlikte emredilişi senin gerçekliğinde ne kadar yer ediniyor? Akide, ibadet, muamelat konusundaki titizlikten hayatını kapsayan bir değer titizliği de çıkıyor mu? Çıkmıyorsa bunda bir sorun yok mu?
- ÖĞRENMEK İLE ARAN NASIL? Öğrenmek bu kitabın temeli ve Kur’an ilk vurguları, ilk icraatı hep öğrenmeyi öğretmek üstüne. Her tür bilgiye, akla, düşünmeye, öğrenme araçlarının o gün için bilinen hepsine (harflere, kaleme, satırlara, sembollere, anlatılan kıssalara) yazıya, belgeye, kayıta, bilgiyi çoğaltmaya, yaymaya, meraka, keşfe, gözleme, araştırmaya, delile… Bu yönüne ne kadar önem verdin?
- KUR’AN’IN EĞİTİM VE ÖĞRETİM ÜSLUBUNUN FARKINDA MISIN? Ben bu eğitim öğretim hamlesinde kitabı 3 sıfatta çok iddialı ve ısrarlı görüyorum. MÜBİN, BİL HAK ve SÜNNETULLAH. Şöyle ki; ‘Mübin’ Kur’an bir bilgiyi sunarken beyanları sade, açık ve nettir. ‘Bil hak’ ifadesi ile her şeyde anlamlılık ve amaçlılık olduğunu söyler. Ve sürekli ‘sünnetullah’a gönderme yapar. Her oluş süreç içinde, aşama aşama ve emeklidir. Yani her şey sebep sonuç ilişkileri içinde, ahenk ve düzen içinde, ölçü ve hesapla, yasalar ve kurallarla işler. Allah bu yasaları insanın yeryüzü serüvenine bir kolaylık olarak ikram etmiştir. Peki sen, gerek dünyevi gerekse uhrevi işlerinde bu 3 açıdan kendine kaç puan verirsin? Kur’an’ın ahlakıyla ne kadar ahlaklanmışsın?
- KUR’ANIN FANİLİK VURGUSUNDAN NE ANLIYORSUN? Kuran okuyanın en sık karşılaştığı konulardan biri kıyamet ve ahiret. Bu dünyanın ve insan ömrünün sonluluğu, hesap gününün, mahşerin ve ahiret hayatının varlığı çok sık ve farklı sahnelerde anlatılır. Bu sizde bir AN FARKINDALIĞI ve HAZIRLIK BİLİNCİNE sebep olur mu? Zaman bilinci ve istikamet açısı, hedef duygusu açısından senin üzerinde fiili tesiri ne bu anlatımların?
- KUR’AN NEYİNİZ OLUR? Bu soru Prof. Dr Mehmet Okuyan hocanın derslerinde sıkça sorduğu bir sorudur. Hayatınıza rehberlik eder mi? Kur’an sizin ıssızlığınıza, yalnızlığınıza, çaresizliğinize, umutsuzluğunuza, yoklukla üzüntünüze, varlıkla sevincinize yön verir mi? Hayatın her hali için, yaşadığınız ne varsa Allah’lı bir bakış, bir anlamlandırma, bir pencere açar mı size? Yoksa Allah sadece camide mi? Ramazan’da mı? Hacda mı? Cenazede mi? Amansız derde duçar olunca mı? Dayanak, sığınak, barınak, tutanak olur mu en insani hallerinize bu kitap? Yoksa Allah kulundan, kitabı da hayattan uzak mı sizin için?
- KUR’AN SİZİ HAYATTAN KOPARIR MI? Mesela aileden koparır mı? Geçim derdinden koparır m? Siyasetten koparır mı? Sosyal hayattan koparır mı? Tatilden koparır mı? Vahyi ne kadar hayat dolu bulursunuz veya hayatınız ne kadar vahiy dolu olabilir? Vahiy-kitap-Kur’an belli günler, belli saatler ve belli faaliyetlerin formalistik bir unsuru mu?
- KUR’AN NELERDEN BAHSEDER? Bir insanın iç dünyasında ve dış dünyasında etkili ve belirleyici olan birçok konu var. Tarih, sosyoloji, psikoloji, siyaset, hukuk ve dahası. Mesela; devletle ve toplumla ilişkimize dair konuşur mu? Mesela; hayallerimize, ideallerimize, kariyer planlamalarımıza, gelecek kaygımıza katkısı olur mu? İbretleri, örnekleri, kırmızı çizgileri, rol modelleri ile şahsiyet ve medeniyet inşamıza dair nelere işaret eder? Biz bunlardan haberdar mıyız, bunlarla ne kadar ilgiliyiz? Yolumuzu aydınlatma, yolculuğumuzu kolaylaştırma, yükümüzü hafifletmede bize yardım eder mi bu Kitap?
- KUR’AN İNSANA NE DEĞER BİÇER? Nasıl bakar insana? İnsan kötü müdür? İyi midir? Eşref-i mahlukat mıdır? İnsan bir HİÇ midir? Nedir? Siz Kur’an okuyunca size sizi nasıl hissettirir? Size sizden ne vaadeder? Sizden Umutlu mudur?
- KUR’AN’IN BİR TASAVVUR DÜNYASI SUNDUĞUNUN FARKINDA MISINIZ VE O DÜNYA İLE TASAVVURLARINIZ ÖRTÜŞÜYOR MU? Bu kitap bir Allah algısı sunar, rahman ve rahim olan, eşi benzeri, dengi ve ortağı, astı olmayan. Aracısız, ruhban sınıfsız, ritüelsiz, özel yetkilisiz kullarına icabet eden. Bu kitap bir peygamber algısı sunar, bizim gibi bir beşer ama muhteşem de bir ahlaka sahip olan ve risalet görevi yani Kur’an ile insanı ve hayatı buluşturmak için ömrünü veren.
Bu kitap bir din algısı sunar, müntesiplerini kimlik değil kişilik inşa etmeye, insanlıklarını ve yeryüzündeki hayatı iyileştirmeye sevk eden bir din. Bu din algısı insanı dine, devlete, kurumlara, kurallara yedirmeyen bir algı.
Bu kitap bir insan algısı sunar. Her insanı özgür ve özgün kabul eden, insanı aklı, vicdanı ve iradesi ile öne çıkaran ve bunları aktif kullanmaya iten bir insan algısı. İnsanın insan kalması için onu donatmış, insanın insan kalması için ona rehberlik etmiş, insanı yeryüzünde sorumlu bir konuma koyan bir algı. İnsanı canıyla, malıyla, namusu ve onuru ile korunması esas olan bir değer gören bir algı.
Sizin Allah, peygamber, din, insan tasavvurunuzun kaynağı nedir ve Kur’an’la örtüşür mü?
Bu soruları birlikte çoğaltabiliriz. Girişte size verdiğim kopma konularına bir kere daha dönüp bakın. Sizden kendiniz için dürüst olmanızı ve vicdanınızla bu cevapları vermenizi istiyorum.
Koptuk mu, kopmadık mı? Kâğıt üstünde mi her şey?
Kafa kağıdının…
Yorumlar