Ehil Olmak Varken Ebu Cehil Olmak

Ehil insanlar inşa etmek için tavzif edilmiştir Peygamberler. Atık insan olmadığını, her insanın hatta varlığın yaratılışta muazzam bir kompozisyon bütünlüğünü sağlamak üzere var edildiğini öğretmek için vazifelendirildiler. Hem kendileri bu ehliyyetin müşahhas örnekliğini yaptılar hem de yola dair temel prensipler vaz ederek göçtüler beka alemine.

Ehil Olmak Varken Ebu Cehil Olmak

Ehil insanlar inşa etmek için tavzif edilmiştir Peygamberler. Atık insan olmadığını, her insanın hatta varlığın yaratılışta muazzam bir kompozisyon bütünlüğünü sağlamak üzere var edildiğini öğretmek için vazifelendirildiler. Hem kendileri bu ehliyyetin müşahhas örnekliğini yaptılar hem de yola dair temel prensipler vaz ederek göçtüler beka alemine.

Kur'an'i Hayat Dergisi

İki yol sundular muhataplarına. “Elbet onu (amacına ulaştıracak olan) doğru yola biz yönelttik: ya iman eden veya inkâr eden biri olmayı (kendi tercihine bıraktık)”. (İnsan 76:3)

Bu, zamanlar zeminler ötesi bir ses-söz. Şehrin merkezinde, misyon sahibi biri ile sunuluyor. Emri almış ve iletiyor. Yüksek bir yerden, tepeden sesi duyulsun için hitab ediyor.

Çağrılmayan yok. Kabileler çağrılmış, duyan duymayan herkese ilan edilmiş, “herkes buyursun”! İttifakla halkın, ahalinin Emin-Ehil kabul ettiği Muhammed konuşacak. Halktan, halkın içinden, halkın kendi ehlinden, ahaliden biri, yabancı değil, tanıdık, yıllardır birlikte yaşadıkları, hayatını gözlemledikleri biri.

Sesleniyor, ses veriyor.  Merakla bekleyen, pür dikkat kesilmiş insanlar hazır ve nazırlar. Emri Hak vaki oluncaya kadar da İlahi Kelamı tebliğ edecek.

Kulluk ehliyet ve liyakat kazandırır. “Kendini bilen Rabbini bilir” mütearifesinde olduğu gibi varlık içerisinde ehliyet kazanmanın parametrelerini veren bir sesleniş var. Maddi manevi saadetin yolunu gösteren bir uyarıcı ile muhataplar. “Bulunduğu yerin hakkını vermek”, “hak ediş ile statü kazanmak”, “işin erbabı olmak” gibi değerleri sunacak bir öğretmeni dinliyorlar.

Ehil olmadan sahip olduğumuz her şeyin haksızca sahip olunan, gasp ile ele geçen şeyler olduğunu hatırlatarak söze başlayan bir elçiyi dinliyorlar.

Ehil olmayanlar rezil olurlar!

Ehil olmayanlar cehil-cahili yasaların mahkûmu cahiliye selinin önünde oraya buraya savrulurlar. Yaşadığı yere, bulunduğu çevreye, sahip olduğu statüye, makama, mala-mülke layık, yaraşır, uygun, yakışır, yeterlilik sahibi, iş bilir, değerli, yetenekli, başarılı olmak ne anlam ifade eder? İşte bütün bunları öğretecek.

İstisnasız tüm muhataplar dinlediler, ilgilendiler, gündemlerine aldılar, enine boyuna ölçtüler, hesaplar yaptılar, eski bilgileri ile kıyasladılar, müzakere ettiler, tartıştılar, getirisini götürüsünü masaya yatırdılar, statüleri, yetkileri, etkileri bakımından kabulü ya da reddi nereye tekabül eder diye hesaplar yaptılar.

İrad edilen beliğ hitabeyi hepsi dinlediler. Ancak bazıları kulak verdiler. "Evet, biz senin doğruluğunu tasdik ederiz. Çünkü, şimdiye kadar sende doğruluktan başka bir şey görmedik. Sen yanımızda yalan ile itham edilmiş bir insan değilsin." dediler.

Cehiller-cahiller var, bildiği halde inat eden, ayak direyerek ehliyet-liyakat tanımayan kimseler bunlar. Birisi yerden bir taş alarak fırlattı ve "Helâk olasıca! Bizi bunun için mi çağırdın?" diye âdice bağırdı. Abdüluzza bin Abdulmuttalib isimli bu şahıs Hz.Peygamber’in amcasıdır ki Şanı Yüce Rabbimiz bu kişiyi Ebu Leheb (Ateşin babası) olarak isimlendirecektir.

Yine Amr bin Hişam var (Hişam oğlu Amr). Künyesi Ebu’l Hakem. Ebu Ehil olma fırsatını kaçırarak Ebu Cehil olmayı tercih eden menfi tipe ait kısa bir biyografi verelim. Hz.Peygamber’le yaşıttır, doğumu aynı yıllara tekabül eder. Darunnedve üyesidir. İslam davetine en başında karşı çıkmış ve bütün aleyhte komplolarda yer almıştır. Ebû Cehil, fikirdaşı ve avaneleri ile birlikte davete ehliyyet ve liyakat eksenli bakmamıştır, kendi kabilelerine mensup olmayan birinin peygamberliğini hazmedemedikleri için Hz. Muhammed’e inanmayacaklarını açıkça ilan etmişlerdir. Siyasi-Ticarî nüfuz ve servetinden güç alarak hayatı boyunca muhalefet etmiş ve halkın Müslüman olmasını engellemek için elinden geleni yapmış, Müslüman olanları da inançlarından vazgeçirmeye çalışmıştır.

Yerine göre itibar suikastı, bazen rakip tüccarları tehdit, bazen şiddet, baskı ile yıldırma gibi tüm yöntemleri deneyerek davete müsbet cevap vermeye aday olanların amansız düşmanı olmuştur. Mekke’ye gelen yabancılara karşı son derece merhametsiz davranan nobran tipin de mümessilidir. Kur’an âyetlerinin baş mükezziblerindendir. On bir müşrik arkadaşı ile birlikte halkın hac mevsiminde Peygamberle diyalog yollarını engellemek ve onları iman etmekten vazgeçirmek için Mekke’nin girişlerini kontrol altına alarak aralarında iş bölümü yapmıştır. Her fırsatta Resûl-i Ekrem’i kavminin gözünde küçük düşürmeye çalışmış, bir defasında Hz. Peygamber Kâbe’de namaz kılarken üzerine deve leşi attıracak kadar rezilliğe imza atmıştır.  Başka bir gün de Safâ tepesinde bulunduğu sırada Hz. Peygamber hakkında kötü söz söylemiş, bunu duyan Hamza, Kâbe civarında oturmakta olan Ebû Cehil’in yanına giderek onu başından yaralamıştır.

Ancak Hz. Peygamber, İslâmiyet’in yayılmasına yardımı olur düşüncesiyle bazı nüfuzlu kişilerin Müslüman olup hidayete ermeleri için duasına Amr’ı da (Ebu Cehil) dahil etmiştir. Hz.Peygamber’in Ebu Cehil’in hidayeti için dua ve davet çabasına mukabil Ebu Cehil her fırsatta beddua ve husumetin yoğun gayreti içinde olmuştur. Hicretten birkaç yıl önce Benî Mahzûm’un reisliğine getirilen Ebû Cehil, Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara her fırsatta sözlü ve fiilî saldırıda bulunmuş, Müslümanlara karşı başlatılan boykotla onların Ebû Tâlib mahallesinde üç yıl boyunca tecrit edilmesine önderlik etmiş, dışarıdan yapılmak istenen yardımlara da engel olmuştur.

Resûlullah’ın Medine’ye hicretine mâni olmak için Dârünnedve’de yapılan toplantıda, onun her kabileden seçilecek gençler tarafından öldürülmesini teklif eden ve hicret gecesi evini muhasara altına alarak öldürülmesini planlayan da yine Ebû Cehil’dir. Ebû Cehil, müşriklerin muharebe ihtiyaçlarının büyük bir kısmını bizzat karşıladığı Bedir Savaşı’nda Ensar’dan Afrâ’nın oğulları Muâz ve Muavviz tarafından öldürülmüştür. Ebû Cehil, katledilen diğer müşriklerle beraber Bedir’deki kör kuyulardan birine atılmıştır. Hz. Peygamber’in bu ümmetin firavunu olarak tavsif ettiği Ebû Cehil hakkında, İslâmiyet aleyhindeki faaliyetleri, Resûl-i Ekrem’e ve ashabına yaptığı zulüm ve haksızlıklar sebebiyle pek çok âyet nâzil olmuştur (bk. el-En‘âm 6/108; el-Hicr 15/90; el-Alak 96/9-18). Müslümanlığı kabul eden annesi Esmâ bint Muharribe 13 yılı civarında (634) vefat etmiş, Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olan oğlu İkrime ise meşhur bir vali ve kumandan olarak İslâm’a hizmet etmiştir. (TDV Ansiklopedisi cilt 10:117)

  • Ehliyet-liyakat, samimiyet gerektirir.
  • Ehliyet-liyakat, özveri gerektirir.
  • Ehliyet-liyakat, sorumluluk şuuru gerektirir.
  • Ehliyet-liyakat, görev bilinci gerektirir.
  • Ehliyet-liyakat, emniyet-emin kimlik gerektirir.
  • Ehliyet-liyakat ancak vicdan, adalet, merhamet, akliyyet, insaniyyet, selim fıtrat üzerine bina edilebilir bir gerçekliktir.

Hulasa Ebu Ehil olmamızı temin için inzal edilen İlahi Mesaja duyarsızlık Ebu Cehil(lerden) olmayı intaç edecektir.

Neuzu Billah!

Rabbimiz senin Hıfzu Emanına sığınıyoruz.

 

Kur'an'i Hayat Dergisi
Kur'an'i Hayat Dergisi

Bu sayfa, Kur'ani Hayat Dergisi'nin resmi sayfasıdır. Dergiyi tanıtma amacıyla kurulmuştur.

Yorumlar