Şura içerisinde ortaya çıkan bir taraftaki güç zehirlenmesi, diğer tarafta hadsiz ve acımasız eleştiriler zamanla işlerin danışma ile yapılması yerine gücü ele geçirme kavgasına dönüşmektedir.
Kur'an'i Hayat Dergisi
İnsanların kendi aralarında ki işlerin yapılmasında alınacak karara tarafların katılımını sağlamak demek olan şuranın Yaratıcı tavsiyesine konu olmasının altında yatan nedenin, insanlık için hayat-i önem arz etmesinden kaynaklanıyor olmasını söylemek mümkündür.
Yaratıcının insanoğluna tavsiyesi olan şuranın uygulanmasında; yani “işleri danışarak yapmanın” neticesinde bireysel mutluluğun da toplumsal mutluluğunda ortaya çıkmasına neden olacağı insanlık tarihinde ispatlanmış bir gerçektir.
Pratik hayatta üç-beş kişinin bile yan yana gelip müşterek hususlarda ortak bir karara varmalarının ne denli zor olduğu bilinen bir gerçek iken milyonlarca insanın birbirlerine danışarak işlerin nasıl yapılacağının kararını vermesinin kolay bir iş olmadığı ortadadır. Bu zorluktur ki insanları yönetmede toplumsal liderleri otoriter, dikta, despot, dayatmacı ve talimatcı bir tavra sürüklemiştir. Toplumun en küçük cemiyeti olan ailede bile bu durum genel itibariyle bu şekilde yürümektedir.
Yaratıcının insanlığa üst perdeden “işlerinizi danışarak yapınız” tavsiyesinin pratik hayata taşınması için yöntem ve kurallarının tespiti ve uygulanması insanların kendi tercihlerine bırakılmıştır. Bu durum aile saltanatı da olsa, tek kişilik dikta bir yönetim de olsa veya çoğulcu yönetim sistemi de olsa “işlerini danışarak yapmanın” yollarını mutlaka arayıp bulma sorumluluğu insanların kendilerine aittir.
İnsanlık tarihine ve içerisinde bulunduğumuz tarihsel sürece baktığımızda, şuranın varlığı ve işleyişi ancak otoriter güç sahibinin talebi ve talimatı ile mümkün olmaktadır. Bu nedenledir ki şura kararlarının otoriter gücün hilafına bir karar alması ve uygulamasının pratik hayatta karşılığı yoktur. Böyle bir durumda şuranın işlevselliği ortadan kalkacak sadece göstermelik ve kandırmaca bir yöntem olarak uygulanacaktır. Güç kullanarak talimatcı bir yönetim tarzının kolaycılığı ortada iken istişare sonucu ortaya çıkan kararların güç aleyhine olası zorluğunu kimse tercih etmemektedir ve etmeyecektir. Şuranın kurulması ve sürdürülebilir olması otoriter gücün tavrına ve müsaadesine bağlı olarak gerçekleşiyorsa şuradan çıkan sonucun otoriter gücün istediği yönde çıkması kaçınılmazdır. Bu gibi durumlarda söz konusu bu süreç güç zehirlenmesine neden olmaktadır.
Yaratıcının da insanlara tavsiye ettiği şuranın, kuruluşu ve işleyişi nasıl olmalı ki gerçekten uygulandığı topluma dolayısıyla insanlığa fayda sağlasın?
Akıl ve güç sahiplerinin bu konu üzerinde kafa yorarak ortak aklın ortaya koyacağı kurum ve kuralları bulması ve işletmesi şarttır.
Yaratıcımızın “işlerini birbirlerine danışarak yapar” diyerek muhatap aldığı insanoğlunun bu “danışma” işinin mahiyeti, etkilediği kişi sayısı, taraflara ulaşılabilirlik ve zamanlaması gibi birçok önemli tarafı bulunmaktadır. Üç-beş kişilik bir insan topluluğunun birbirleriyle yapacakları danışma işiyle, yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca insanın ‘danışma işinin’ aynı kolaylıkta ve mahiyette olmayacağı ortadadır. Bu sebeple insanlık tarihinin başlangıcından günümüze kadar her çağın insanlarının kendi aralarında yaptıkları “danışma” işinin uygulanmasında bulundukları zamanın imkanları ölçüsünde gerçekleştiği bir gerçektir. En önemlisi de bencil ve kıskanç bir yapıda yaratılan insanoğlunun hangi öncelikli işleri için diğer insanlara danışma ihtiyacı duyacaktır. Bu ve benzer nedenlerle şuranın pratik hayata yansıması için başka argümanların etkisi ve bu hususla ilgili sorulara verilecek cevapların önem arz ettiği inkâr edilemez bir gerçektir.
Şura organizasyonunu oluşturacak gücün kaynağı kim, kimler ve ne olmalıdır?
Şuranın oluşumunda yöntem ve kurallar neler olmalıdır?
Şuranın işleyişindeki kuralları kimler nasıl koymalıdır?
Şura organizasyonu ve uygulaması kişisel mi kurumsal mı olmalıdır?
Pratik hayatta şura uygulamasının önündeki engelleri ve zorlukları kaldırmak mümkün müdür?
Şurada taraflar temsil mi edilmelidir yoksa doğrudan mı yer almalıdır? Temsil yöntemi uygulanacaksa, temsilde seçilmişlik ve atanmışlık kuralları nasıl işleyecektir?
Ortak aklı ikna ederek güç devşirenlerin daha sonra bu gücü ortakların aklını rehin almada kullanmalarının önüne nasıl geçilecektir?
İşlerin yapılmasında danışılacak insanların güce göre vaziyet alması nasıl engellenecektir?
Talimat alan konumdaki şura üyelerinin sağlayacakları katkının olumlu olumsuz tarafları nelerdir?
“Şuranın çalışma sürecinde ortaya çıkacak gruplaşmaların ve bölünmelerin zamanla birbirlerinden öç almaya kadar varan güç çarpışmasına dönüşüyor olmasının önüne nasıl geçilecektir?” Gibi benzer sorulara isabetli cevaplar bulunmadığı müddetçe yapılacak işlerdeki danışmaların (şura) fayda yerine zarar vermesi de kaçınılmazdır.
Şura içerisinde ortaya çıkan bir taraftaki güç zehirlenmesi, diğer tarafta hadsiz ve acımasız eleştiriler zamanla işlerin danışma ile yapılması yerine gücü ele geçirme kavgasına dönüşmektedir. İnsanlık tarihinde şuradan kopmanın en önemli nedeni de bu olsa gerektir. Kopmanın sonucudur ki; sözün gücüne değil de gücün sözüne boyun eğmeler yaşanmıştır ve aynı metotların tarihin akışı içerisinde tekrarlanması halinde sürekli yaşanacaktır. Bu nedenledir ki, “uydum kalabalığa” mantığıyla susan kalabalıklar sözün gücünü/güzelini ortaya çıkarıp muktedir olmasında en büyük engel olmuştur. Böyle bir toplumda insanları gücün sözüne boyun eğdirme kolaylığı varken otorite güç sözün gücünü ikna etme gibi bir zorlukla uğraşmayacaktır. Haliyle sözün gücü değil gücün sözü tâ ki toplumsal çöküşe kadar her daim muktedir olacaktır.
Yaratıcının işlerini aralarında danışma ile yaparlar tavsiyesinin muhataplığı ortak aklın bulacağı sözün gücünün muktedir olması için olduğu açıktır. Doğal olarak bu durumda muktedir, sözün gücünü hakim kılacaktır. “Hukuk”, “fıkıh” veya “yasa” hangi lisanda adı her ne ise birbirleri ile danışma sonucu ortaya çıkacak olan sözün gücü işlevini görecektir. Bu kurallara göre sözün gücünden ortaya çıkacak otorite toplumu düzene sokacaktır. Böyle bir düzen ortak akla hitap etmenin ve ortak akla ulaşmanın sonucudur ki başarıldığı takdirde huzurlu insan, huzurlu toplum oluşturacaktır. Elbette bu yol oldukça zordur.
İnsanlar işlerini aralarında danışarak yapmaktan vazgeçip talimat dayatması yöntemini tercih ettikleri takdirde güç zehirlenmesine neden olacaktır. Bu durum insanoğlunun önce aklını sonra bedenini rehin alarak yönetmek demektir. Bu yöntemin diğer adı mafyalaşma ve çeteleşme demek olup bir adım ötesi insanı köleleştirmektir.
Tarihsel süreç içerisinde “şura” kelimesinin kök harflerine yüklenilen manaların; “petekten bal toplama”, “gerçek değerini ortaya çıkarma”, “gücünü ortaya çıkarmak için çevikliğini göstermek”, “doğru olanın yolunu göstermek” gibi anlamlar; insanlar işlerini aralarında danışarak yapmaları halinde neticenin insanlık lehine sonuçlar doğuracağının tecrübe edildiğine işaret etmektedir.
Sonuç itibariyle insanların işlerini aralarında danışma yoluyla yapma tavsiyesi; Yaratıcımızın kişiye özel “aklı kullanma” tavsiyesinin, topluluklara yönelik olarak ortak aklın kabul edeceği kararların ortaya çıkması ve uygulanması için olduğu açıktır. Mantık gereği şuradan kopan, uzaklaşan toplulukların akletmeyen kişilerin düşeceği pisliklere toplum olarak düşmek demek olacağını rahatlıkla söylemek mümkündür.
Yorumlar