Koronavirüs Süreci Öncelikle Kelam Ve Fıkhın Konusudur

Koronavirüs yeni bir kelami bakışa ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Bu kelami anlayışın ana kodlarını insanın davranışlarında özgür olduğu inancı oluşturmalıdır. Dolayısıyla yeni anlayış insanı eylemlerinden sorumlu tutan özgürlükçü anlayıştır.

Koronavirüs Süreci Öncelikle Kelam Ve Fıkhın Konusudur

Koronavirüs yeni bir kelami bakışa ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Bu kelami anlayışın ana kodlarını insanın davranışlarında özgür olduğu inancı oluşturmalıdır. Dolayısıyla yeni anlayış insanı eylemlerinden sorumlu tutan özgürlükçü anlayıştır.

Kur'an'i Hayat Dergisi

Dünyanın ve ülkemizin içinden geçtiği koronavirüs süreci farklı değerlendirmeleri de beraberinden getirmiştir. Bu değerlendirmeler farklı bakış açılarını da ortaya çıkarmıştır.

1- Koronavirüsün şimdiye kadar insanlığın karşılaştığı, yayılma hızı güçlü bir virüs olduğunu savunanlar. Bunlar, kendilerini korumak ve virüsün yayılmaması için gerekli özeni gösteriyorlar.

2- Koronavirüse karşı umursamaz, sofist, sinik, septik ve anarşist tepki verenler. Bunlar kendilerini ve toplumu korumak konusunda bir isteğe sahip değiller. Çeşitli ülkelerde maske karşıtı eylemler yapıyorlar.

3- Koronavirüsün belirli güç merkezlerinde üretildiğine inanan kuşkucu komplocular. Bunlar hastalığın üretildiğini, hastalığı çıkaranların önlemini de bildiğini, ancak daha çok ekonomik gelir elde etmek için yaygınlaşmasını beklediklerini iddia ediyorlar.

4- Koronavirüse inanmasa bile çevrelerinde tedirgin olan insanlara duyduğu ahlaki kaygıdan dolayı önlem alanlar. Bunlar hastalığa kuşku ile baksalar da, başkalarına duydukları saygıdan dolayı önlemlerini alıyorlar.

5-Koronavirüse inanmayan ve umursamayan ancak çevresindeki diğer insanlara da saygısı olmayanlar. Bunlar hem virüsü önemsemiyor hem de başkalarına yayma konusunda endişe etmiyorlar.

6- Ölümden müthiş korkan ama "nasıl olsa herkes ölecek" anlayışına sığınan ve sorunu kadere yükleyen sorumsuzlar. Bunların anlayışı kendi içinde tutarsızdır.

7- Koronavirüsün ilaç firmaları tarafından üretildiğini savunan septikler.

8- Korona üzerinden siyasal muhalefet yapmaya çalışan ve bunu siyasal bir argüman olarak kullanan muhalefetin yaklaşımı. Bunlar koronavirüsün sıkışan Ak parti iktidarına ilaç gibi geldiğini savunuyorlar. Ana tezleri Ak Parti'nin krizden beslendiğini ve sürecin onun lehine işlediğidir.

9- Korona virüsünün laboratuvar ortamında üretildiğini ve uluslararası siyasette bir koz olarak kullanıldığını savunanlar. Bu anlayışa göre Çin bu virüsü üretti ve düşmanlarının üzerine saldı. Diğer ülkelerin ekonomik durumlarını sarsarak kendilerini öne çıkarmak için virüsün üretildiği tezini dillendirenler.

10- İnsanlığın ilerlemeye olan inancını küçük bir virüsün yerle bir ettiğini savunan ilerleme karşıtları.

11- Egosunu (nefsini) şişiren ve her tür günaha batan insanlara sınırlarını hatırlatan bir ilahi bir ceza olduğunu savunanlar.

12- Virüsün Allah ile hiçbir ilgisinin olmadığını savunan ilahiyatçı, seküler ve pozitivist deistler.

13- Olayı "başınıza gelenler kendi ellerinizle yaptıklarınızdan dolayıdır" ve " Allah kimseye zulmetmez, siz kendinize zulmedersiniz" ilahi buyrukları çerçevesinde açıklayan yaklaşım.

14- Koronavirüsün zengin fakiri eşitlediğini, hatta geri kalmış ülkelerden çok Amerika gibi gelişmiş ülkelerde daha etkili olduğunu savunarak süreci olumlayanlar.

15- Geleceğin belirsizliğinden etkilenerek psikolojik depresyonun eşiğinde olanlar.

16- İnsanın başına gelen her şeyin bir imtihan olduğunu savunan, gerekli önlemleri alan, Allah'a ve insana karşı sorumluluklarının bilincinde olan, Allah'a imanı daha da artan müminler.

Peki, milyonlar insanın ölümüne sebep olan bu virüs konusunda insanlar neden önlem alma konusunu yeterince umursamıyorlar. Bu umursamazlığı besleyen zihinsel tutumlar ne olmalıdır.

Koronavirüs süreci ve bu konuda alınması gereken önlemler öncelikle kelam ve fıkhın konusudur. Kelamın konusudur; çünkü alınacak tedbirin takdiri değiştirip değiştirmeyeceği konusuyla, yani kader ve insan özgürlüğü konusuyla bire bir ilgilidir. Diğer yandan kul hakkı üzerinden gidilirse fıkıhla da yakından bağlantılıdır.

Zihinsel kodlarını ve din anlayışını Cebriye ve ona yakın duran Eşari kelamıyla oluşturan birini tedbir almaya ikna etmek zor görünüyor. Kader anlayışını bütün eylemlerin önceden belirlendiğine, alınacak hiçbir tedbirin ömrü bir süre uzatıp kısaltamayacağına, insanın kaderinin doğuştan belirlendiğine inanan bir zihni önlem almaya ikna etmek zor. Bu anlamda koronavirüs süreci öğretici oldu. Bütün tıp otoritelerinin önerisine rağmen çoğunluk ikna olmuyor. Olmuyor, çünkü tedbirin hiçbir işe yaramayacağına inanıyor. Öyle görülüyor ki, toplumun özgürlük ve kader algısı arasında korkunç bir uyumsuzluk var.

Alınacak önlemlerin Allah'ın iradesinde hiçbir değişikliğe yol açmayacağını, ölümün bir an bile ertelenemeyeceğini savunan zihin, özgürlük ve sorumluluk anlayışı son derece sorunludur. Koronavirüs yeni bir kelami bakışa ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Bu kelami anlayışın ana kodlarını insanın davranışlarında özgür olduğu inancı oluşturmalıdır.  Dolayısıyla yeni anlayış insanı eylemlerinden sorumlu tutan özgürlükçü anlayıştır.

Koronavirüs konusu aynı zamanda fıkhın konusudur. Müslüman zihin diğer insanların sağlığını tehlikeye atacak bir davranışta bulunmayı kendine dert edinmiyor. Teorik olarak komşu haklarından söz eden, en iyi Müslüman’ın komşusunun kendinden emin olduğuna inana bir zihin, virüs taşıdığı halde onu hasta edecek davranışlardan uzak durmuyor.

Koronavirüs süreci siyasetten toplumsal yaşama, bireysel özgürlükten sorumluluk duygusuna kadar çok sayıda sorunlu alanı açığa çıkardı. Diğer yandan genelde İslam, özelde bizim toplumumuzda değerlerin norma dönüşmediğini gösteriyor. Değerlerin norma dönüşmemesi hukuk(fıkıh) bilincinin eksikliğinden doğuyor. Siyaset konusunda yöneticinin adaletli olması gerektiğini değer olarak ortaya koyuyoruz. Ancak adaletten sapan yöneticiye uygulanacak norm belli değil. Bunun gibi yöneticinin seçimi, görev süresi, nasıl denetleneceği konusunda norm eksikliği var. Sünni hilafet teorisi ve Şii imamet anlayışının normları artık geçerliliğini kaybetmiştir. İslam dünyası değerlere inanan ama bunları yaşamı denetleyecek normlara dönüştürememenin sıkıntısını yaşıyor.

Kader ve insanın özgürlüğü ya da Allah'ın iradesi ve insanın sorumluluğu arasında anlamlı bir zemin oluşturamazsak, toplumu önlem alma konusunda ikna edemeyeceğiz demektir. Bu konuda derin bir zihinsel dönüşüme ihtiyaç var.

Cebriyeci kader anlayışı insanı edilginleştirmektedir. Bu anlayış elinden hiçbir şey gelmeyen, alınacak tedbirlerin hiçbir işe yaramayacağına inana pasif bir insan profili yaratmaktadır. Bu insana tipine deprem ve salgın hastalık konusunda önleyici tedbir alma sorumluluğunu yüklemek oldukça zordur.

Öte yandan Anadolu insanının gündelik yaşamda takındığı tavır zihinsel olarak, insan özgürlüğünü reddeden cebriyeci anlayışın tamamen dışındadır. Deprem ve salgın hastalık konusunda kadere sığınan ve önlemleri pasifleştiren bir yerde dururken, gündelik yaşamda bir haksızlığa uğradığında suçun kaynağı olan insana yönelmekte ve tamamen özgürlükçü bir anlayışa yönelmektedir. Arabasına çarpan, kardeşini yaralayan, mülküne kasteden, malını çalan birinin, "Ne yapabilirim kaderim böyleymiş, benim bir suçum yok" itirazını kabul etmez ve onu sorumlu tutar. Bu yaklaşım inanç ile hayat arasında bir tezada işaret etmektedir.

 

Zihinsel tutumu türkülerine kadar sinmiş bir kaderci bir anlayışla kodlanmış (Alnıma yazılmış bu kara yazı, kader böyle imiş ağlarım bazı/Ben bu kötü kadere isyan ederim, kahpe felek bana nettin neyledin) insanları tedbir almaya ikna etmek zor görünüyor.

Koronavirüs konusu bize bireyin özgürlük ve sorumluluğunu öne çıkaran bir özgürlükçü kelam anlayışının gerekliliğini gösteriyor. Bu ihtiyaca Mutezile, Ebu Hanife, Maturidi, Hasan Basri üzerinden cevap verecek bir teorik çerçeve geliştirebiliriz. Yoksa mevcut insanı pasifleştiren ve sorumluluktan uzaklaştıran, yapılan haksızlık ve ihmalleri kadere yükleyerek insan sorumluluğunu ortadan kaldıran bir yaklaşımın önüne geçemeyiz.

İnsanın sorumlu ve davranışlarında özgür olduğu ön kabulünden hareket etmeden sağlıklı bir hukuk anlayışı geliştirmek mümkün değildir. Hukuk, ahlak ve din insan özgürlüğü olmadan asla anlaşılamaz. İnsanın herhangi bir eyleminden sorumlu tutulabilmesi için o eylemi kabul ve ret iradesinin olması gerekir.

Kur'an'i Hayat Dergisi
Kur'an'i Hayat Dergisi

Bu sayfa, Kur'ani Hayat Dergisi'nin resmi sayfasıdır. Dergiyi tanıtma amacıyla kurulmuştur.

Yorumlar