Cehalete Karşı Aklın Verdiği Son Nefes: Hypatıa

Hypatia, cahalete karşı son nefesini verdikten sonra onun eserlerinden veya yaptığı çalışmalardan çok azı günümüze kadar gelmiştir. En bilinen çalışma alanı ise dünyanın ve diğer gezegenlerin dönüş yörüngesi ile ilgili çığır açan çalışmalar olmuştur.

Cehalete Karşı Aklın Verdiği Son Nefes: Hypatıa

Hypatia, cahalete karşı son nefesini verdikten sonra onun eserlerinden veya yaptığı çalışmalardan çok azı günümüze kadar gelmiştir. En bilinen çalışma alanı ise dünyanın ve diğer gezegenlerin dönüş yörüngesi ile ilgili çığır açan çalışmalar olmuştur.

Kur'an'i Hayat Dergisi

"Tarih korku veya cehaletle ya da güç tutkusuyla, tamamiyle bize ait olan ölçülemez değerleri yok eden insanlarla doludur."

Carl Sagan'ın Hypatia'yı anlatırken kullandığı bu cümle aslında aklın ve bilimselliğin tarih boyunca maruz kaldığı ortak kadere işaret ediyor.

İnsanlık, var olduğu günden bu yana sürekli bir değişim içerisinde serüvenine devam ediyor. Bu değişimi ilerlemeci veya bütüncül okumak mümkün. İlkel insan dönemlerinden giderek medenileşen insana doğru bir okuma mümkün olduğu gibi her dönemi kendi iç dinamikleri ile değerlendirip daha girift bir medeniyet algısı üzerinden de okuma yapmak mümkün.

Her iki okuma veya farklı bakış açılarının değişmeyen ortak yönlerinden bir tanesi cehalet ve aklın mücadelesidir diyebiliriz.

Bu mücadelenin önemli isimlerinden Sokrates, baldıran zehri ile, Giordano Bruno diri diri yakılarak, Hypatia ise etleri parçalanarak öldürülmüştür.

Şüphesiz Sokrates de Bruno da diğer bilim insanları veya düşünürler de kendi dönemleri içerisinde ve nesiller boyu önemlerini hiç kaybetmemişlerdir. Onları unutulmaz kılan ise hakikatin ve aklın savunusunu yapmak olmuştur.

Fakat Hypatia, akıl-cehalet mücadelesi hikayesindeki farklı tutumu ve durumu ile diğer düşünürlerden ayrılıyor. Çünkü Haypatia'nın verdiği mücadele sadece fikirlerinin hakikati ile ilgili değil aynı zamanda toplumun genel tüm kabullerine karşı verilmişti. Ve Hypatia'nın ölümü aynı zamanda tarihin en görkemli kütüphanesi ve müzesi olan İskendiriye'nin son nefesiydi.

Şimdi başından sonuna aklın ve hakikatin mücadelesini göreceğimiz bu yaşam öyküsüne bir göz atalım.

 

HYPATIA KİMDİR?

M.S. 370'te dünyaya gelen Hypatia, yaşadığı hayat boyunca kadın olmanın toplum içerisindeki ağırlığını yakından hissedecekti. Babası Theon, Pisagor'un ekolünden gelen ve İskenderiye Kütüphanesi'nin başında olan bir bilim insanıydı. Kızını da kendisi gibi bilimin izinde yürüyen bir kâşif olarak yatiştirdi. Kadınların temel eğitim haklarını bir kenara bırakın mal olarak görüldüğü bir toplumda Theon, kızını adeta özel olarak yetiştirmişti.

Öyle ki Theon'un kızına öğüdü şöyleydi:

"Düşünme hakkını hep kullanmalısın, çünkü yanlış düşünmek hiç düşünmemekten yeğdir.”

Bu bakış açısı ile Hypatia, babasının rehberliğinde el sanatları, şiir, matematik, astronomi, geometri ve felsefe alanında kendini dönemine göre birçok erkekten çok daha donanımlı yetiştirmişti. Ama onun için zirve matematikti. O, halen öğretileri ile matematikte önemli yer tutam Öklid'in öğretilerini geliştirerek yaymaya devam etmişti. Astronomi alanında Dünya’nın ve gezegenlerin yörüngesi ile ilgili çağ aşan çalışmaları ile Hypatia, bilimin zirvesine doğru yol almıştı.

Çok alımlı ve güzel bir kadın olan Hypatia henüz ergenlik döneminde birçok soylu ve tanınmış kişilerden evlilik teklifi almış olsa da o İskenderiye'deki kitapların aşığı olduğunu söyleyerek hepsini reddetti. O, bilim ile evli olduğunu söylüyor ve toplumun kadın algısı ile mücadele ediyordu.

İskenderiye Kütüphanesi'nde kendisine örnek aldığı Pisagor, Platon, Öklid ve diğer bilim insanlarının birikimlerinin üzerine değer üreterek yolculuğuna devam eden Hypatia, o eşsiz kütüphanenin yıkılışına, o çağlarüstü eserlerin bir bir alevlere kurban edilişine de şahit olmuştu. Kuşkusuz ömrü aklı ve bilimi merkeze alarak geçen biri için bu, ölüm ile eşdeğer bir acıydı.

İskenderiye'de Roma'nın etkinleşmeye başlaması ile ortaya çıkan Pagan ve Hristiyan tartışmaları kadim bilgi hazinesini yerle bir etmeye atılan ilk adım olacaktı. Aslında kütüphaneler ve yapılan bilimsel çalışmaları o dönemde siyasetten bağımsız görmek pek mümkün değildi. Kütüphaneleri inşa etmek de yıkmak da iktidarlarını herkese meydan okurcasına göstermek isteyen liderlerin sıklıkla başvurduğu bir eylemdi. Kütüphaneleri inşa etmek için en seçkin akılları bulmak şartken yıkmak için kitle psikolojisini kullanmak, taassup ile sürüleri harekete geçirmek yeterliydi.

Babası Theon'u kaybettikten sonra tek kalan Hypatia için İskenderiye zorlu bir imtihan olmaya başlayacaktı. Önce şehirde başlayan kavga ile toplum bölünecekti. Öyle ki Hypatia'nın öğrencileri bile kendi aralarında Pagan-Hristiyan cedelleşmesine girişecekti. Fakat bilimin verdiği sekinet ile dünyayı, eşyayı ve toplumu okuyan Hypatia, öğrencileri arasında bu kavganın alevlenmesini her defasında engelleyecekti. O, farklı fikirlere, farklı inançlara saygının sadece söylemde değil eylemde de mümkün olduğunu ispat edercesine yaşadığı karanlık ortama ışık saçıyordu.

Fakat karşısındaki gücün dengesi yoktu. Onun karşısında dini bir iktidar alanı olarak kullanan Kiril adında bir papaz vardı. Kiril, dini söylemleri keskin, itici ve dışlayıcı biriydi. Paganlarla aynı yerde oturmayı bile zul sayan bir inancın yayıcısıydı. İnsanlara sürekli kavgayı, çatışmayı ve farklı olana karşı öfkeyi aşılıyordu. Öyle ki Hypatia'nın okulunda üretilen tüm bilimsel bilgileri topluluk önünde alaycı hatta tahrik edici bir şekilde değerlendiriyor ve dini afyonlaştırmayı başarıyordu. Bunun karşılığı olarak ise kitlelerin alkışlarını alıyordu.

Fakat Kiril'in kendisine rakip olarak gördüğü Hypatia, kendisinin de anlam veremediği bir şekilde daha fazla itibar görüyordu. Bunu çok iyi bilen Kiril, afyonlaştırdığı sentetik dinin kendisine açtığı alanı kullanarak son kozunu oynamış ve bir grup fanatiği Hypatia'nın at arabasının önüne sürmüştü.

İşte o azgın kitle, Hypatia'yı önce linç edecek, ardından elbiseleri soyularak ve çırılçıplak şekilde toplum içinde öldüresiye dövülecek, ardından istiridye kabukları ile bedeni karış karış parçalanacak, etleri kemiklerinden ayrılacaktı. Bu kitle o kadar azgındı ki tüm bunlar yetmiyormuş gibi Hypatia'nın bedenini ateşe atarak yakacaklardı.

Bu vahşet kelimesi ile bile anlatılamayacak kadar galiz cinayetin ardından ise İskenderiye kütüphanesi son eserleri ile birlikte tarihe gömülecekti. Kiril ise bu vahşetin ödülü olarak Aziz olacaktı. İşte bu yaşanmış hikâye cehaletin aklı yok etmek için yapmayacağı kötülüğün olmadığını ispat ediyor.

Hypatia aslında yıllar önce sanki kendi sonunu anlatırcasına şu sözleri söylemişti:

"Masallar masal diye, efsaneler efsane diye anlatılmalıdır. Boş inançları gerçek diye öğretmekten daha korkunç bir şey olamaz. Çocuk aklı bunları kabul eder ve çocuk yanlış şeylere inanır. Bu yanlış inançlardan arınmak çok zor olur, uzun yıllar alır. İnsanlar boş inançlara bir gerçekmiş gibi inanıp uğruna dövüşürler. Hatta boş inançlar uğruna daha fazla dövüşürler çünkü boş inanç öylesine elle tutulmazdır ki çürütülmesi neredeyse olanaksızdır.”

 

HYPATIA NE İLE MÜCADELE ETTİ?

Aklın, cehalet karşısında son nefesi olan Hypatia;

-Ataerkil, erkek egemen bir toplumla; topluma meydan okurcasına bir kadının neler yapabileceğini, erkekten farkının olmadığını yaşantısı ile kanıtlayarak mücadele etti.

-Aklı, düşünmeyi ve bilgiyi dışlayan ve kabuklaşmış inanç kalıpları ile mücadele etti. Bunun için ise sadece okudu, dinledi, anlattı, keşfetti ve gözlemledi. Bunun için özel bir çabaya, cedelleşmeye ve kavgaya tutuşmadı.

-Savaşmaya, kavgaya ve şiddete karşı her zaman barış adına ve sevgi ile mücadele etti. Öyle ki onun için evren ve bilim barışı temsil ediyordu. Bir arada yaşamayı, farklı teklerin anlamlı bütünler oluşturduğunu evrenden öğrenip toplumuna yansıttı. Bunun bir sonucu olarak Avrupa, Asya ve Afrika’dan farklı inançlardan, farklı dil ve renklerden öğrenciler sırf onun derslerini dinleyebilmek için İskenderiye’ye geliyorlardı.

Hypatia, cahalete karşı son nefesini verdikten sonra onun eserlerinden veya yaptığı çalışmalardan çok azı günümüze kadar gelmiştir. En bilinen çalışma alanı ise dünyanın ve diğer gezegenlerin dönüş yörüngesi ile ilgili çığır açan çalışmalar olmuştur. Onun hakkında birçok eser kaleme alınırken İskenderiye Kütüphanesi ise bilim tarihçilerinin en çok üzerinde durdukları ekollerden biri olmuştur. 2009 yılında Hypatia'nın hayatını konu alan AGORA isminde bir film de beyaz perdeye aktarılmıştır.

Sözün özü; din veya inanç adına duygusal, kırıcı, yok edici, akıldan ve vicdandan yoksun Kirillerin her yerden ortaya çıktığı içerisinde yaşadığımız modern hayatta Hypatia'nın öğretilerine, davranış modellerine, yaşantısına, aklına ve mantığına ihtiyacımızın olduğu gerçeğini heybemizde tutarak Hypatia'nın şu güzel sözü ile noktayı koyalım.

"Bizi birleştirenler, ayıran şeylerden daha fazla.”


 

 

 

 

 

Kur'an'i Hayat Dergisi
Kur'an'i Hayat Dergisi

Bu sayfa, Kur'ani Hayat Dergisi'nin resmi sayfasıdır. Dergiyi tanıtma amacıyla kurulmuştur.

Yorumlar